- Katyuşa içeri girdiğinde ya da Nehlüdov, Katyuşa'nın beyaz önlüğünü daha uzaktan gördüğünde her şey gün ışığı düşmüş gibi aydınlanıyor, daha ilginç, daha neşeli, daha önemli oluyordu; yaşam bir sevinç haline dönüşüyordu.Katyuşa da aynı şeyleri duyuyordu.Ancak Nehlüdov'un üzerinde bu etkiyi yapan yalnızca Katyuşa'nın varlığı, onun yakınlarda bir yerde olması değildi; Nehlüdov için Katyuşa'nın, Katyuşa için de Nehlüdov'un var olduğunu bilmek bu etkiyi yaratıyordu. (61)
- Kendine inanmaktan vazgeçmiş, başkalarına inanmaya başlamıştı, çünkü kendine inanarak yaşamak çok zordu: Kendine inandığında sorunlarını kolay sevinçler arayan hayvansal "ben"in yararına değil, neredeyse her zaman bu hayvansal "ben"e karşı koyarak çözümlemesi gerekiyordu; oysa başkalarına inandığında ortada çözümlenecek bir sorun olmuyordu.Her şey zaten çoktan çözümlenmişti, hem de ruhsal "ben"e karşı, hayvansal "ben"in yararına çözümlenmişti.Ayrıca kendine inandığı sürece hep insanlar tarafından ayıplanmışken, başkalarına inandığında çevresindeki insanların övgüsünü kazanıyordu. (65)
- Nehlüdov, ilk başta bununla mücadele ediyordu ama mücadele çok zordu, çünkü kendisine inanarak iyi saydığı her şey, başkalarınca kötü sayılıyordu ve tam tersine kendisine inanarak kötü saydığı her şey de çevresindeki herkes tarafından iyi sayılıyordu.Sonunda Nehlüdov teslim oldu, kendisine inanmaktan vazgeçip başkalarına inandı.Kendini yadsımak ilk zamanlar hoşuna gitmiyordu, ama hoşuna gitmeyen bu duygu çok kısa sürdü. Nehlüdov bu arada sigaraya ve içkiye de başlayarak çok kısa sürede bu tatsız duygudan kurtuldu, hatta büyük bir hafiflik hissetmeye başladı. (66)
- Askerlik, genellikle insanların ahlakını bozar, onları tam anlamıyla işsiz güçsüz bir duruma, yani aklı başında ve yararlı işlerin yapılmadığı bir duruma sokar, insanlığın ortak görevlerini yerine getirmekten ayrı tutar, bu görevlerin yerine alayın, üniformanın ve sancağın resmi onurunu ve bir yandan başka insanlar üstünde sınırsız bir egemenliği, öte yandan da üstlerine karşı köle gibi boyun eğmeyi getirip koyar. (67)
- Yöneticiler, sakin, huzurlu zamanlarda başında bulundukları halkı yalnız kendi gayretleriyle hareket ettirdiklerini sanırlar; böylece bir yönetici, çalışmalarının karşılığını kendi varlığının ille gerekli olduğu düşüncesine varmakla elde eder. Küçük sandalının içinde durup kancasıyla halk gemisine dayanan "yönetici kılavuza" gemiyi yürüten şeyin kendi çabasıymış gibi gelmesi, tarih denizi sakin olduğu sürece anlaşılır bir şeydir; ama bir kere fırtına çıkar da deniz kabarır, gemiyi sürüklemeye başlarsa, artık hayale kapılmak mümkün değildir. Gemi, büyük, bağımsız seyrini takip etmekte; kanca artık ona erişememektedir, kılavuz da bir güç kaynağı olmaktan çıkmış, ansızın yararsız, zayıf, bir hiç haline gelmiştir.
- Bütün insanlarda olduğu gibi, Nehlüdov'un içinde de iki tane insan vardı.Biri, başkalarına da yarar getirecek iyilikler peşindeki ruhsal insan, diğeri yalnız kendisi için iyilik arayan ve bu iyilik için dünyanın bütün iyiliklerini gözden çıkarmaya hazır tensel insan (72)
- Kadınla erkek arasındaki aşkta her zaman bu aşkın doruk noktasına ulaştığı bir an vardır ve o anda bilinç, mantık ve şehvet diye bir şey kalmaz. (78)
- Nehlüdov onu bıraktı, bir an kendini çok beceriksiz ve utanç içinde hissetmekle kalmadı, kendinden iğrendi.Kendisine güvenmeliydi ama bu beceriksizliğin ve utancın, ruhunun dışarı çıkmak isteyen en iyi duyguları olduğunu anlamamıştı, tam tersine bu durum onun aptallığını ortaya koyuyor, herkesin yaptığını yapması gerekiyor gibi gelmişti. (81)
- Nehlüdov, "Nedir bu, büyük bir mutluluk mu, yoksa büyük bir mutsuzluk mu?" diye soruyordu kendine. (87)
- Aşağılığından utanmamanın en kolay çaresi, yüksekliği küçümsemektir.