- Ve günün birinde eğer güneş altın yağmuru halinde dünyamıza yağarsa, olur a, bir köşeye küçük bir çamur yığını saklayın...
- İDAM MAHKÛMUNUN SESİ, (çok erkeksi ve kararlı) Hayır. Eğer bir daha yapacak olsam, gülümseyerek karşısına geçer ve ona yapma bir çiçek verirdim, tıpkı hoşlandığı gibi. Eflatun satenden bir süsen çiçeği. Bana teşekkür ederdi. Filmlerdekilere benzer o sarışın fıstıklarının hiçbiri, benimkiler kadar fasa fiso, ama tatlı bir gülümsemeyle söylenen sözler dinlememiştir. Ancak ve ancak... LEYLA, (hayran) Kim bu? GARDİYAN, (homurdanarak) İdam mahkûmu. Annesini öldürdü. İDAM MAHKÛMUNUN SESİ: ... konuşmam bittiğinde, o, gülü koklayıp kır saçlarına taktığında, ben onun.. (Ses gittikçe coşar ve sonuna doğru ezgi mırıldanır ve şarkı söyler gibi) zarifçe karnını yarardım. Bağırsakların dökülüşünü seyredebilmek için iç etekliğin katlarını bir bir, zarifçe kaldırırdım ve parmakların mücevherlerle oynadığı gibi ben de bağırsaklarla oynardım. Ve sevincimi aktarırdı bakışlarım annemin şaşkın bakışlarına! (Bir sessizlik.) SAİD, (hüzünlü) Şarkı söyleyebilecek noktaya gelmiş. GARDİYAN, (sertçe) Şarkı söylemesi gereken noktaya. Size gelince çaylaklar, kapatın çenenizi!
- SAİD, (Leyla?yla konuşmasını sürdürerek) Benim hücrem de karanlık. İçeriyi aydınlatan tek şey senin o çürük dişlerin, kirli gözlerin, iç karartıcı tenin. Senin o şahane gözlerin, buğulu gözlerin, biri kalk gidelim diyor, öbürü bok yeme otur diyor. Bu sensin işte. Ya o iç karartıcı tenin: Din adamı olmayan bir ilkokul öğretmeninin boynundaki eski püskü ipek bir atkı. Bu sensin işte. Gözlerimi senden alamıyorum...
- LEYLA: (Parmağıyla, pantolona yaklaşmasını işaret eder. Pantolon yerinden kıpırdamaz. Bunun üzerine o da, öne eğilerek, küçücük adımlarla ona doğru ilerler. Karşısında durur. Onunla konuşur) ...Eee, hayır mı, kımıldamıyor musun? Geceleyin karanlıklarımda dolaşır, rüzgârın paçalarını sıvamasına izin verir, ama benim karşımda ölü gibi durursun. Oysaki her şeye hazırsın: yürümeye, işemeye, tükürmeye, öksürmeye, sigara içmeye, bir adam gibi osurmaya ve ata biner gibi oturmaya, ben de ata biner gibi senin üzerine oturmaya... Besbelli senin façan Said?inkinden daha düzgün. Bacakların onunkilerin biçimini taşıyorsa da, senin bacakların daha güzel. (Pantolonun etrafında döner ve dikkatle ona bakar) Kalçaların daha yuvarlak. Onunkilerden. (Kısa bir süre) Ama sen onun kadar uzağa işeyemiyorsun. Gel... üstüme atla... şuradan kapıya kadar üç metrecik gelebilsen keşke, sonrası kolay, senle ben kendimizi doğaya bırakırız... erik ağacının altında... duvarın arkasında... sonra başka bir duvarın arkasında... dağda, denizde... ve ben sağrının üzerinde, kalçalarının dolgun eyeri üstünde sana yapmadığımı bırakmazdım... (Pantolonun karşısında, binici taklidi yapar.) Haydi hop! Hop! Hop! Haydi hop! Hey hop! Hop, hop, hop, hop, haydi hop! Seni kırbaçlarım, seni çatlatırım, senin canını çıkarırım, duvarın dibine gelince de düğmelerini çözer, düğmelerini iliklerim, ellerim ceplerinde...
- Kolektif bir histeri içinde değiliz burada, bir törendeyiz.
- Uzunlaştırma dili bozmamızı sağlar bize, böylece onu örtü gibi kullanıp içine saklanabiliriz. Ustaların yöntemi budur: yayma.
- Şunu öğreniyordum: Onların yaşadıkları korkunç dramlar vardı, bunları da sahneye koyabiliyorlardı. Hatta inanabiliyorlardı böyle dramlara.
- Tanrı öldüğüne göre, kara renkli olmak artık bir günah sayılmamaktadır
- KELLERKELİ, onu durdurarak: Bir dakika durun. Oyun bitmek üzere. Artık siz yok olacaksınız. İlk önce, her şeyden önce, arkadaşlar, bu akşam çok güzel oynadınız. Sizlere teşekkür ederim. (Beş zenci maskelerini kaldırır ve selamlar.) Çok cesur olduğunuzu kanıtladınız, size de bu yaraşır. Daha zamanı gelmedi, soylu birtakım veriler üzerine doğru dürüst oyunlar oynayamayız biz. Şimdilik sadece boş kelimelerden ve saçma sapan bir mimariden oluşan bu oyunların arkasında ne var acaba diye kuranlar da olabilir. Bizim öyle şeyler yaptığımız varsayılıyor. Biz ne olmamız isteniyorsak oyuz. Ve saçma bir şekilde ne oynamamız isteniyorsa sonuna kadar onu oynayan oyuncularız. Şimdi, maskelerinizi çıkarken tekrar takın ve cehenneme kadar onlarla birlikte gidin.