'' ''Ben tecavüze uğradım. Saldırıya dai on yaşımdayken...''
Keskin, acı bir pişmanlık, cümlemi tamamlamamı engelledi. Kendimden nefret ediyordum. Bu iki olay da sır değildi, ama anlatmaktan hiç hoşlanmadığım, belleğimin en gözden uzak köşesinde çürümeye bıraktığım anlardı. Üstelik o şekilde söylemiştim ki Tony on yaşındayken tecavüze uğradığımı sanmıştı; iş tecavüze varmadan kaçmayı başarmıştım. Tecavüz ise üç yıl önce, çok sarhoş olduğum bir gece olmuştu; oldukça ünlü bir yazardı bunu yapan ve itiraf edeyim ki adamı kışkırtmıştım. On yaşımdan beri bastıramadığım bir suçluluk duygusu, o şaşı adamın yaka paça karakola götürülüşünün utancı, beni hep o yarıda kalmış girişimi tamamlamaya, gerçek bir tecavüzü kovalamaya itti. Defalarca, defalarca tehlikeye attım kendimi ve başıma ne gelirse gelsin, bu duygudan kurtulamadım. Çünkü bu, masum bir insanın, bir çocuğun suçluluk duygusu.
Bu anıları anlatmamın nedeni, cinselsaldırıya uğrayan kadınların duyduğu o haksız utanç değil. İnsanların, sırf bit tecavüz öyküsü dinledikleri için bana acımalarından, ''nevrotikliğimin'' köklerini bulduklarını sanmalarından tiksinirim. Sonuçta o iki olaydan pek fazla etkilenmedim ya da öyle sanıyorum. Kendi cinselliğimle ilişkim öylesine karmaşık, gündelik ve olağan sayılanları da aralarında olmak üzere, o kadar çok şiddet yaşadım ki, tecavüzün bıraktığı izleri tam olarak saptamam imkansız.''