- Yüreğimdeki günebakanlar yapraklarını salıp güneşe doğru döndü bile.
- Eski ben olsaydım "Yazın bunları" derim ama artık bu cümlenin sorumluluğunu üstlenemiyorum. (s.93)
- Bence insan sanata da hayata da bir tapınağa girercesine girmeli. Orada bir konuk olduğunun bilinciyle... Bir başka hayat söz konusuysa, yargıçlığa -aklamaya da karalamaya da- girişmeden önce, belki de cehennemde daha ayrıcalıklı bir köşe kaptığını hatırlamalı. (s.95)
- Orada öylece duruyorsun, kıpırtısız, uzak, yabancı. Bütün bu imgelerin, renklerin, seslerin, maskelerin gerçeğin üzerine atılmış bir örtü olduğunu hatırlıyorsun. Işık ve karanlıkta, ölüm ve yaşamla ilmik ilmik dokunmuş bir örtü. Sessizliğin içinde yavaş yavaş duruluyor sis, tülden perde yırtılıyor, zaman sana doğru yalınayak adımlarla ilerliyor, sonsuzluğun içinde, yavaş yavaş, yeniden yaratılıyor sessizlik. Bazı şeyler ancak yürekle kavranır, içi kan dolu bir yürekle. (s.152)
- Şefkat, bazen nasıl da ona en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor.
- Tropiklerde, o gözden ırak adada öğrendim ki, cennetle cehennem iç içedir, ancak bir katil bir peygamber olabilir ve insan bir başkasına, aynı karabüyü ayinlerindeki gibi, dönüşebilir, çünkü insanın tam zıddı gene kendisidir. '' Sayfa;10
- ...; bu yapay cennette, geçikmiş bir kaşif ruhuyla, pek de ciddiye almadığım bir serseriliği simüle edeyim derken, gerçeğin en dibine yuvarlandım. Sayfa;17
- Öylesine Batılaşmışsın ki, diye geçirdim içimden, sana işkenceden, tecavüzden, intihardan söz etsem burun kıvırırsın, ama parasızlığı geçerli bir mutsuzluk nedeni sayıyorsun. Sayfa;40
- "Yalnızlık içsel bir şeydi, taşkınlık da onun dışa vurumlarından biridir" dedim. Sayfa;40
- sadece benimdi, zincirlerinden boşalmış bir at gibi koşan beyaz okyanus, ve o kum tepeciklerine gömdüm, altın anahtarını yalnızlığımın. Sayfa;78