- Hasan Sabbah, müritlerinin beynini etkinleştirip öğrenmeye daha açık kılmak için hazırladığı bir reçetesi de biliniyordu. Havanda dövülmüş cevizi bal ve kişnişle karıştırarak hazırlanan bir macundu bu.
- "Allahım, elimden geldiğince Seni algılamaya çalıştığımı biliyorsun. Sana doğru izlediğim tek yol Senin hakkındaki bilgim oldu. Bu yüzden bağışla beni!"
- Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten! Ömer Hayyam
- Fransızcadaki pére, mére, frére, fille; İngilizcedeki father, mother, brother, daughter; Farsçada peder, mader, birader, duhter oluyor.
- İran'dan ihraç edilebilecek ürünler hangileridir?
-Kirman şalları, inci, laciverttaşı, halı, Şiraz tütünü, Mazenderan ipeklileri, sülük ve kiraz ağacından yapılma nargile imameleri. - ...Yemeğe ancak gece yarısına doğru geçildi. Bütün gece boyunca şamfıstıkları, bademler, tuzlu çekirdek ve şekerlemelerle yetinilmiş, yemek bu törene son noktayı koymuştu. Ev sahibinin görevi yemeği mümkün olduğunca geciktirmekti, çünkü ana yemek gelir gelmez ?o geceki ana yemek cevahir pilavıydı- her davetli tabağını on dakikada silip süpürür, ellerini yıkar ve giderdi.
- Bu ülkeye geldiğimde, kocaman kocaman sakallı adamların bin iki yüz yıl önce işlenmiş bir cinayet için hala hıçkırıklara boğulup dertlenmelerini anlayamıyordum. Artık anladım. İranlılar geçmişte yaşıyor, çünkü geçmiş onların vatanı, çünkü şimdiki zaman hiçbir şeyin onlara ait olmadığı yabancı bir ülke. Bizim gözümüzde modern yaşamın, insanın özgürleşmesinin simgesi olan her şey onlara göre yabancı egemenliğinin ve baskısının simgesi: Karayolları, Rusya demek; demiryolu, telgraf, banka, İngiltere; posta dedin mi Avusturya ?Macaristan...
- Yolculuğun dördüncü gecesi yazmayı karıştırırken Hayyam'ın vakti zamanında şu rubaiyi yazdığı sayfayı açtım:
Yaşam soluğumuzun kaynağını soruyorsan
Çok uzun bir hikayeyi özetlemek gerekirse
Derim ki çıkmış ummanın derinliklerinden
Sonra umman yutuvermiş onu yeniden. - ?' Birinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli İtilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles ya da Sevres'de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı, galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır...
- "Sis daha da kalınlaşıyor; şakaklarımda kan davul gibi." s.150