Sanıyorum ki, çok sıkı tuttukları için zaman, ıslak elden kayan yılan gibi akıp gidiyor ellerinden. Zamanında kendisine gelmesini beklemez. Kollarını açıp, yakalamak için peşinden koşar. Zamanın huzur içinde güneşin altına serilmesini kıskanır, ister ki hep yakınında olsun, şarkı söylesin, iki laf etsin. Oysa zaman sessiz ve uysaldır, huzur ister, güneşin altında döşeğine uzanıp yatmak ister. Papalagi zamanı tanıyamadı, anlayamadı. Bu yüzden, o kaba gelenekleriyle hor kullanıyor onu.
Diğer Erich Scheurmann Sözleri ve Alıntıları
- ...Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük Ruh'un 'şey'leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi'de yoksuldur, çünkü o tam bir 'şey' düşkünüdür, 'şey'leri olmadan yaşayamaz.....
- Beyaz adam budala ve kördür. Gerçek mutluluğa karşı sağırdır ve bu utancını gizlemek için kat kat örtünmesi gerekir.
- " Tanrı sevgiymiş. Gerçek bir inanan, sevgi düşüncesini her zaman göz önünde bulundurmalıymış. Ulu Tanrı için, beyaz adamın dualarıda yeterliymiş. Onun tanrısı kandırdı bizi, açıkça dolandırdı. Papalagi de (beyaz adam), kendi tanrısını kandırıp fiştekledi bizi Büyük Ruh'un sözlerini kullanarak aldatması için. Çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin "para" adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kağıttan başka bir şey değildir. "
- Gövde, kol ve bacaklar ettir. Ancak boyundan yukarısı gerçek insandır.
- Bu köylerde, kentlerdekinden başka türlü düşünen insanlar yaşar. Yarık insanlarından daha çok yiyecekleri olduğu halde elleri kaba, örtüleri daha kirlidir. Yaşamları diğerlerinden çok daha güzel ve sağlıklıdır. Tüm yarık insanlarına yiyecek sağlamaktan canları çıkar. Yine de, neden öbürlerinin örtülerinin daha güzel, ellerinin daha beyaz olduğunu, neden kendileri gibi güneşten terleyip, rüzgarda üşümek zorunda kalmadıklarını bir türlü almaz kafaları.
- Çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin "para" adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kağıttan başka bir şey değildir.
Bir Avrupalı'ya sevginin tanrısından söz edecek olsan, yüzünü buruşturur ve güler. Senin düşüncenin yalınlığıyla alay eder. Ama pırıl pırıl bir yuvarlak metal ya da koca bir ağır kağıt uzatacak olursan, o an gözleri parıldar ve dudaklarının arasından salalar akar. Onun sevgisi paradır., tanrısı paradır. Onlar, yani beyazların tümü uykularında bile bunu düşünürler. - Daha doğar doğmaz para ödemeye başlarsın. Öldüğünde de, öldüğün için ailen para ödemek zorunda kalır. Ayrıca bedenin topara verildiği için ve mezarına senin adına dikilen taş için de para ödemek gerekir.
Avrupa'da para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum. - Çünkü beyazların dünyasında insanların ağırlığı yalnızca parasıyla, o parayı her gün ne kadar arttırabildiğiyle ve hiçbir depremin zarar veremeyeceği kalın demir kutunun içinde ne kadar biriktirebilidiğiyle ölçülür. Yiğitliği, soyluluğu ya da zekasının parlaklığıyla değil.
- Şimdi, diyelim ki birinin çok parası var; hem öyle çok ki yüzlerce, binlerce kişi bu parayla işlerini yoluna koyabilir. Ama o, bu paradan onlara zırnık koklatmaz. Oturur ağır kağıtların üstüne, kollarının da sarar yuvarlak metallere, gözlerinde hırs ve zevk parıltılarıyla bakınır durur. "Bu kadar çok parayı ne yapacaksın?" diye soracak olsan. "Bu dünyada giyinmekten, açlığını ve susuzluğunu bastırmaktan başka ne istersin" desen, söyleyecek söz bulamaz, ya da "Daha çok para istiyorum, daha çok daha çok," der.Böylece sen de, paranın onu hasta ettiğini, bütün duyularını ele geçirdiğini anlarsın.
Hastadır o kaçıktır. Ruhunu yuvarlak metal ve ağır kağıda adamıştır. Hiçbir şeyle yetinmez, gözü doymak bilmez. kimseye kötülük etmeden, haksızlık yapmadan, geldiğim gibi göçüp gideyim şu dünyadan diye düşünmez. - Eğer insan çok fazla "şey"e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir.