Çocukluğumdan unutamadığım anılardan biri de, mahallemizin, özellikle geceleri sık sık basılıp kimi evlerin aranmasıydı. Eşkıya Kürt Kerim'i yakalamaya çalışıyordu polis. Yukarı, aşağı diye ikiye ayrılmıştı bizim mahalle. Kürt mahallesi de denirdi yukarı mahalleye. Çok eskilerde yerleştirilmiş, sütçülük, Kürt Irmağı yöresindeki Gerçeme'de bostancılık yapan, tütün, tahıl üreten Kürtlerdi. Bunlardandı eşkıya Kürt Kerim. Mahallenin ünlü varsıl iki tefecisinden, kentte büyük bir kıraathane de işleten biri, sevdiği kadını elinden almış bunun; böyle çıkmış eşkıyalığa. Davul gibi gergin göbeğinin üstüne uzanmış altın köstekli, altın dişli, ensesi kat kat, yukarıdan sırıtkan bakışlı iri yarı, tam bir tefeci karikatürü görünümündeki tefeciyi sonraları çok gördüm. Halkın Kürt Kerim'e sevgisi tefeci varsıllara duyduğu nefretten olmalıydı. Mahalleye girip çıktığı bilinen Kerim'i kimse ele vermedi; mahallede yakalayamadılar. Sonunda, dağda uyurken bir çoban baltayla parçalamış kafasını, dediler. Hükümet önünde cesedini halka gösterip fotoğraflarını dağıttılar. Onun yeğeni Kürt Mecit'in de, askerliğini yaparken atış kazasında öldüğü bildirildi! Eğitim zayiatına girdi askerlikte! VEDAT TÜRKALİ - KOMÜNİST
Diğer Vedat Türkali Sözleri ve Alıntıları
- ''Kaplumbağa olacağım gene. Kabuğuma çekilip burnumun ucuyla gözetleyeceğim çevreyi. Buraya gelirken öyle dememiş miydim; niye döndüm? Dönmedim. İşte, söylüyorum gene. Yetti be. Bu pis, bu rezil, bu kanlı dünyada sevginin de yeri yok, sevecenliğin de. Hepsi bela kişinin başına. Seveceksen kendini sev!''
- ''Kaplumbağa olacağım gene. Kabuğuma çekilip burnumun ucuyla gözetleyeceğim çevreyi. Buraya gelirken öyle dememiş miydim; niye döndüm? Dönmedim. İşte, söylüyorum gene. Yetti be. Bu pis, bu rezil, bu kanlı dünyada sevginin de yeri yok, sevecenliğin de. Hepsi bela kişinin başına. Seveceksen kendini sev!''
- "Kendini öylece bıraktığı parkta,ara sıra gezinen ak bulutları nakışlar gibi sallanan dalların esintisindeki tahta bankta,günlerdir köyde olup biten olayları,yeniden yaşarcasına tek tek sorgularken dönüp dolaşıp geldiği yer Reyhan'dı hep.Kimi sözlerine,davranışlarına başkaldırmaya kalkışsa da ta içinden duyduğu mutluluk ağır basıyordu sonunda."Çok da iyi biliyorsun kendini sevdirdiğini piç!"İlk duyduğunda ne kadar irkilmişse,her anımsadığında esrik eden bir mutluluğun doyumuyla kuşatıyordu o sözler.Çok sayıda kadın tanımamıştı ya,böyle biri de pek rastlanır türden değil gibi geliyordu .Piyango bize vurdu demek!Güldü.Kadın değil,baş belası!Ne kadar isterdi bu gece onunla sabahlamayı.."
- -Sizde Kürtlük var mı amca?
Şerifeydi soran. Güldü doktor.
-Yok, dedi. Nereden çıktı?
-Bizim Kürtlerden de söyleyenler oldu. Çok yakınlık gösteriyorsunuz Kürtlere!
-Acı çektirilen bir halka nasıl uzak dururum kızım? Komünistim ben, Türk'üm, ama insanım önce! Ermenilere, Süryanilere, Alevilere de yakınlık duyuyorum. Biliyorum ki onlara acı çektirenler, Türk de içinde herkese çektiriyorlar. Onlar kurtulmazsa bize de kurtuluş yok.
-Şu açık doğruyu görenler niye bu kadar az bu ülkede?
-Çarpıklığımızdan oğlum, dedi doktor. Doğuştan Kemalizm'in mayası çalınmış kafa, bu kadar oluyor! Dünyanın bir ucunda yapılan kanlı şeyi duydu mu fırlar, ağlaşır; yalancıktan da olsa yiğitilenir. İmza verir, yürüyüş yapar! Kendi avlusunda yıllardır sürüp giden kıyıma gıkı çıkmaz. Doğruyu söylemeye kalkışandan da köşe bucak kaçar. Pabuçlar pahallı çünkü.
Tutarlı devrimci olmak kolay mı? - "Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi"sözünü anneannesinden duymuştu ilk.Hele bizim gibi başına gelen her belayı gökten inmiş sayıp boynunu büken ülkede gerçekçi görünümlü ne güzel taşlamaydı. (s.93)
- Böyleydi iştehem aranan hem ürkülen şeydi yalnızlık! Kimsenin kalbini yıkmadan doğru dürüst tek adım atabilir miydin şu insanı,doğası çirkefe bulanmış yeryüzünde?(s.48)
- Cansız maddeden gelip cansız maddeye döndüğümüz yaşam denen şu kısacık canlı aralıkta, ne çok zamanı boşa harcıyorduk? (s.49)
- Her yerde,her dönemde egemen güçlerin bağladığı yerde otluyordu aydın sürüleri;karanlığı yaratan da buydu!Aydın o sürüye katılmayana denirdi.(s.45)
- Pusuda ne acılar bekliyor daha mutluluk düşündeki insanları!"Herhal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri" Büyük Nazım'ın özlem dolu dizesini yinelemek hiç değişmeyecek yazgımız mıdır yoksa? (s.3)
- Çırpınıp durduğumuz bu aptallıklarla dolu yaşamda umutsuzluğa düşmemek için yazılır bir roman. Yeryüzünde yalnız olmadığını bilmek,yok edilemeyen paylaşma güdüsüyle yakınlık duyduklarımıza çağrı çıkarmaktır roma yazmak.(s.121)