Çocukluk başlı başına bir memlekettir, hatta sılasıdır insanın. Büyüdükçe sıla özlemimiz artar, hayat giderek gurbetleşir. Sanki ne yaşarsak yaşayalım hep gurbetteyizdir. Büyümek, gurbete çıkmaktır. Bir çocuğun yaşamla ilişkisini, doğayla olan ilişkisine benzetirler. Başlangıçta doğanın, çocuk için bir gerilim unsuru olmadığı, insanın doğayla kendisi arasındaki gerilimi büyüdükçe kazandığı söylenir. Çocukken zaten doğanın bir parçasıymış gibi yaşarız. Sonra parçalanma başlar, kendi içinde ve her şeyle... Belki de bunun için herkes çocukluğunu anlatmak ister birilerine. Bir zamanlar bizim olan bir sılayı, bir zamanlar parçası olduğumuz doğayı, suyun içinde yaşayıp da deryanın farkına varmayan balık örneğinde olduğu gibi, bir zamanlar som bir bütünlük içinde yaşadığımız için ayrı bir ad verme gereği bile duymadığımız o saf hayatı ?anlatarak? yeniden ele geçirmek isteriz. Anlatmak ikinci hayattır.
Diğer Murathan Mungan Sözleri ve Alıntıları
- Birini seçmek ve onunla yaşamaktan ibaret kaldı aşk. Artık kimse kimse için dağlar aşmıyor, ırmaklar geçmiyor, diyar diyar gezmiyor. Mecnun bütün çölleri tüketmiş, kimseye çöl kalmamış yeryüzünde.Kurumuş vahalarda seraplar bitmiş. O olmazsa öteki, o olmazsa bu, o olmazsa şu... Fark etmez, fark etmez. İlle de o. Yalnızca o. O, O, O,O diyen kalmadı. Kimse kimsenin o'su değil. Artık değil...
- Herkesin ömründe aşka ayırdığı en az birkaç ay olmalı. Kuru, sıcak mevsimler; katı ve soğuk kışlar için.
- Yerküre sanki yalnızca yazılmak için vardı. O da bütün kendinden öncekiler gibi doymaz bir iştahla yerküreyi kâğıtlara, defterlere sığdırmaya çalışmıştı. Hâlâ çoğu dışarılarda kalıyordu yerkürenin; bitmiyor tükenmiyordu.
- "Şimdiki Zaman'ın mutsuzları olan eşcinseller, Geniş Zaman'ın yaratıcıları olmakla övünürler. Sf:54
- "Şimdiki Zaman'ın mutsuzları olan eşcinseller, Geniş Zaman'ın yaratıcıları olmakla övünürler. Sf:54
- Bazı anlarda yüzün aldığı bir ifade, sevenin belleğinde sonsuzlaşır, insan o ifadeyi her şeyden çok daha fazla özler. O yüzün sahibiyle günün birinde darıldıktan, ayrıldıktan, hatta ondan nefret ettikten sonra bile, o ifadeyi özler. Bir andır o ama bütün zamanlara siner...
- 'Sinema neden aşk haline gelir biliyor musun ?' dedi adam. ?Çünkü o da tıpkı aşk gibi, insan gözünün bir aldanışı üzerine kurulmuştur. Hayal olduğunu bildiğin perdeye inanırsın bütün kalbinle... İnsan öncelikle bir aldanışa aşık olur, sonra o aldanıştan bir hakikat yapmaya çalışır hayatına... Bazı filmler çabuk biter.'
- Her şeyi anlıyor, herkesi tanıyor, her sorunu kavrıyor, yani kavraya anlaya yaşlanıyordum. Anlamak yorgunuydum. Bu yüzden kimseye kızamıyordum. Kimseden doya doya nefret edemiyordum. Kimseye ağız dolusu küfredemiyordum, kimseye deliler gibi öfkelenemiyordum.
- "Her şeyi konuşmak iyidir sanıyorlar şimdilerde. Halbuki insan münasebetlerinin çoğu kelimesiz halledilir."
- "Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
ofset duyarlılıklardan...
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum;
''İçtenliğin'' ya da ''dünya görüşünün'' kirletmediği."