Çevresinde olup bitenlerin pek farkında değildi. Karşı fakültenin en gözde erkeğinin kendisini seçtiğini kesinlikle algılayamamıştı mesela. gerçi, bıraksalar genç kız belki de hiç anlamayacaktıı ama bırakmamışlardı. Arkadaşları Delirmişsin sen! diyorlardı. Bu çocuğa Hayır denir mi hiç! Seninki de şımarıklık artık!
Telkinde bulunuyorlardı sürekli. Genç kızı ikna etmek için yanıp tutuşuyorlardı adeta! Kimin velihatı biliyor musun sen diye soruyor; İzmir'in yarısının babasının adına tapulu olduğunu,üniversitedeki her iki kızdan birinin genç adamın aşkıyla ölüp bittiğini anlatıyorlardı. Anlayana kadar anlatıyorlardı!
Genç adamda boş durmuyor , genç kıza her gün mektup gönderiyordu. Hemde istisnasız, her gün! Adresini nasıl bulmuştu bilmiyordu. Üstelik üniversite de ikide bir karşısına çıkıp canını sıkmaktansa böyle romantik bir yol seçişi, genç kızın aklını karıştırmıştı.
Görüşmeye başladıklarındaysa aklı daha da karışmıştı: Kendisine prenses payesi biçilmiş, dünyanın bütün olanakları önüne serilmişti adeta. Açılmaz sanılan kapılar açılıyor, ancak filmlerde olur denen şeyler olup bitiyordu. Ve o mektuplar bir gün bile aksamıyordu.
Olmuştu işte; önce arkadaşları, sonrada genç adamın kendisi, o genç adamdan bambaşka bir sevgili yaratmayı başarmışlardı sonunda! Göz göre göre hem de. Çünkü genç adam, genç kızın etkileneceği biri değildi aslında. Ne tarz ne de fizik olarak.
Yine de genç kız kendisini kaptırdığını söyleyemezdi. Üzerine bu kadar düşülmesi yaralarını sarıyordu doğrusu ama oturup da deliler gibi genç adamı düşündüğü yoktu. Hem bundan da başka türlü zevk alıyordu. Acı çekmekten korkuyordu çünkü.
Fakat sonra, topu topu birkaç kez görüşmüşlerken, o çok alıştığı mektuplar tak diye kesiliverdi. Nedense genç kızın içi cız etti ama bozuntuya vermedi hemen. Bekledi.
Çocuğu yıktım geçtim, hayatını sorgulayıp kendisiyle hesaplaşıyor ve bu yüzden de benden nefret ediyor. diyedüşündü. İlgi beklediğine inandırdı kendini. Ama zaman geçtikçe umudu azalmaya başladı ve mektupsuz geçen üçüncü günün sonunda dayanamayıp sordu, Ne oldu? diye. Genç adam hiçte inandırıcı olmayan bissürü şey sıraladı, Hiç unutur muyum seni!dedi. Buna rağmen mektupların sayısı önce beş günde bire, sonra haftada bire, en sonunda da on günde bire düştü. Genç kız Bitti mi yani? Bu kadar mıydı? Ben bu kadar değersiz miyim? diye düşünmeye başladı. kendinden kuşkulandı. Sanki düzelmez bir hatası vardı da bir tek kendisi bilmiyordu bunu. Böyle hissetti. Yazgısının terk edilmek olmasından korktu. Aşağıladıkça aşağıladı kendini. Hem de umursamadığı, farkına bile varmadığı bir delikanlı uğruna!
İşte tam o sırada arkadaşları yeniden devreye girdiler. Zaten var ya, çok saçma bir şeydi! Sen bu yaşadığını bir deneyim olarak kabul etmelisin,dediler. Hem onun seni anlayabilmesi mümkün mü? Baba parasıyla caka satan züppenin teki sonuçta. Ayrıca ortada kaybeden biri varsa sen değilsin ki, o!
Diğer İclal Aydın Sözleri ve Alıntıları
- Kendi iç dünyanızda uçuş yüksekliğinin sınırı yok elbet ...Ama zamanı geldiğinde yapılacak o yumuşak inişte ustalaşmak için kaç kez yere çakılıyor insan düşünsenize...
Uçuşa başladığımız noktadan ne kadar uzaklaştığımızı nasıl hızla unutuyoruz...
Burnum yere her yapıştığında tekrar havalanmak zorunda olmaktan bıksam da bundan başka bir seçeneğimin olmadığını öğrendim artık.tecrübe denilen şey böyle böyle ediliyor demek ki ...
Ne kadar yüksek,o kadar soğuk...Ne kadar yüksek,basınç o kadar fazla...Ne kadar yüksek,düşmesi o kadar sert...
Hepinizi rüyalarınızdaki cennetten, dizlerinizdeki yara izinden,dilinizdeki zehirden ve gülüşünüzdeki masumiyetten tanıyorum...
Siz mışıl mışıl uyurken bunları yazan bir uykusuzdum ben ! - İnsan, kollarının direnme gücü tükendiğinde vazgeçiyor bir şeylerden...
Bir tercihte bulunuyor...
Ya annesini seçiyor ya da karısını.
Ya karısını seçiyor ya da sevdiğini.
Ya sevdiğini seçiyor ya da çevresini...
O vahşi sular alıp götürüyor bir şeyleri. - Gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi... Yapılamayanlar mı acaba, orta yaş üstü kuşağı bu kadar öfkeli yapan? Ya da henüz bilemiyor olmaktan mı kaynaklanıyor gençlerin kontrolü güç umursamazlıkları... Ve karamsarlıkları...
- Farkında mısınız, bazen aynı hımbıl soruları sorarken yakalarız kendimizi. Senin gözlerin niye öyle bakıyor? Seni daha iyi görebilmek için yavrum. Bu cevabı yıllardır duyarız da bazılarımız hala kurtla babaanneyi ayırt edemeyiz.
- Hayat herkese eşit davranmadığı gibi seçtiklerine de ufak tefek oyunlar oynayabiliyor.
- Bu ülkenin bazı kadınlarını anlatmak zordur. Anlatılamadıkları için, her karede başka kadın olurlar. Ya da on binlerce kadındır aslında ve bu yüzden anlatılamazlar.
- Susmak da aşkın yollarından biriymiş. Bunu öğrendim.
Susulmuş çok aşkım yok ama aşktan sustuğum çok hikayem var desem.... - Acı unutuluyor ama geçmiyor galiba...
Geçtiği için değil, tam tersine, hiç geçmediği için unutuluyor acı. Üzeri eski bir çarşafla örtülüyor. - HAYAT... Kendimizi sevmek ve bulmak oyunu...
- Aşkta mesele şu ki... O dönme dolap, adı üzerinde, dönüyor... Yükseliyor... Alçalıyor... Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun...