zaman, dedim bir kazadır, bir kaza sonucu buradayız.dünyada olmak da öyle.meşin ceketli bir çiftçiyi çağırdılar.sen onu dinle o halde dediler.estagfirullahdedi naçizane keşfini iç cebinden çıkardı.bir cep saatiydi,ama mutlu olduğun zamanı anlıyordu.ve o zaman kendiliğinden duruyordu ve o vakit mutluluğun da sonsuza kadar uzuyordu.mutlu olmadığın vakit saatin akrebiyle yelkovanı telaşla koşarlar ve sen de,zaman ne çabuk geçmiş derdin ve o vakit dertlerin de göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi.sonra gece sen saatin yanıbaşında huzurla uyurken ,kendiliğinden zamanın artısını eksisini ayarlardı ihtiyarın bana açılmış elinde sabırla tıkırdayan bu küçük şey ve sabah hiçbirşey olmamış gibi herkesle birlikte kalkardın.
Diğer Orhan Pamuk Sözleri ve Alıntıları
- Rötuşlanmış fotoğraflar ruhları öldürüyor!
- Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikayelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi? Sanki anlatamadıkları hikayelerin harfleriyle kaynaşıyor bu yüzler, sanki sessizliğin, ezikliğin, hatta yenilginin işaretleri var onlarda.
- Hiçbir şey, hiçbir şeyin işareti olmadığı gibi, her şey her şeyin işareti de olabilirdi.
- Virgüllerle koşardım, noktalarla duraklar, ünlemlerde şaşardım! Ne kadar şaşırtıcıydı kitaplarda, haritalarda dünya!
- Ama, senin yazdığın o parlak cümlelerin, o ince buluşların ve düşüncelerin yaratılmasında, tuhaf bir şekilde, ilk anda kanıtlanamayacak kadar karmaşık bir yolla, sanki benim de bir payım varmış gibi gelirdi bana.
- Bunu okurken kendini benim yerime koy da işaretlerime dikkat et; çünkü kendimden bahsettiğimde biliyorum senden söz ettiğimi ve senin hikayeni anlattığımda sen de biliyorsun kendi anılarımı dile getirdiğimi.
- "Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir," dedi babam üç güzel kızı seyrederken. "Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?"
- Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an ,belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti..
- Ben esrarı hala çözememiş olurdum, ama sen, daha bir çok sayfadan ve saatten ve gece geç vakit aç köpek sürüleri kapının önünden geçtikten sonra, bilmeceyi bitirmiş olurdun. Sümerlerde sağlık tanrıçası: Bo; İtalya'da bir ova: Po; bir cetvel türü: Te; bir nota: Re; aşağıdan yukarıya akan ırmak: Alfabe; harflerin ovasında olmayan dağ: Kaf; sihirli kelime: Dinle; aklın tiyatrosu: Rüya; yanda resmi görülen yakışıklı kahraman; sen hep bilirsin, ben hiç çıkaramam. Gecenin sessizliğinde, başını dergiden kaldırdığında yüzünün yarısı aydınlıkta, yarısı karanlık ayna, sorardın, ama anlamazdım, bana mı, bilmecenin ortasındaki yakışıklı ve ünlü kahramana mı: ''Acaba saçlarımı mı kessem?'' Bir an, ben, gene boş, bomboş bakardım.
- hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerdeki resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de yerim olmasi gerektiğine.