Yırtılan İpek Sesiyle Sen bir çocuksun, annen sinirden bir de sevinçten doğurdu seni yırtılan ipek sesiyle; Bir çocuksun sen, bedeviler gibi ezberindeki şiirlerle bulmak zorundasın çölde yitirdiğin yolu; yeryüzü şenliğinin azımsanamaz bir parçasıdır yaktığın ateş, kıvrıldığın dönemeç, açtığın şemsiye, kucakladığın yaşlı ağaç; iyi bir çocuksun; tuhaf çocuksun; ağzını burnunu tıkasalar gözlerinle soluk alırsın; gözlerini bağlamaya kalksalar el ve ayak tırnaklarınla; kalsiyum ve kalker destekler seni, yeraltı suları destekler seni yırtılan ipek sesiyle; Bütün evler boşaltılmış, herkes dışarı dökülmüş; taşıtlar adam almıyor, sinemalar tıklım tıklım, sokaklarda insan başlarından bir nehir; meydanlarda insani tabaka görülmemiş bir çiçeğin taçyaprakları gibi yırtılan ipek sesiyle; Sen ve seninkiler ovalarda değil, denizlerde değil, durgun ve çalkantısız ve bulanık ve ılık göllerin dibinde büyüdünüz, sıkış sıkış, en yalın, en ilkel, birbirinizi yiyerek. Arada sırada güvercin kanadı bir aydınlıkla taranıyordu bakışlarınız, o kadar. Bu yüzden seni başarı hanesine yazmıştır mavi oksijen; desteklemiştir seni yırtılan ipek sesiyle; şimdi hınçla ve karışık dülüncelerle üflenmiş camdan burkulmuş altın halini görüyorsun güneşin yırtılan ipek sesiyle; bir arkadaşın vardı ki neşeliydi el ilanları kadar ve gözlerinde küçük bir çayır sesi; biri de vardı ki on yıl kadar önce Yenikapı'dan kesilmiş odun yığınları arasından geçerken ne gelirse söylerdi ağzına her şeyi öperdi; hep alçak sesle konuşan biri de vardı ki kederini soylu kılmak için yüreğindeki kurşun yarasına aşktandır derdi yırtılan ipek sesiyle; Biri de vardı ki operetlerde harcadı seni Yeraltı suları bir sebzelikten geçer gibi tatla geçiyor cesetler arasından; alaca bir çabayla maden damarları arasından; boğazlanmış hazine şehirlerinden;akasyaların, başı-bağlı söğütlerin, telaşlı katırtırnakların, mis keçilerinin, ağırlıklı merinosların altından. Serinliğim duyurmayın anama. Hep ateş,tutuş, yan diye bildi bizi; karışmasın aklı fikri. Diyordu peder yırtılan ipek sesiyle; ve şehir. Ve Galata Kulesi (1514 yılında Bizanslılar zamanında şapkası uçmuştu, 1967'de Türkler tarafından sünnet edildi), binalarını çevresinde toplamış, yaklaşmakta olan bir fırtınaya rahatça göğüs germenin yollarını arıyor, görüşmeler yapıyor: kavminin başında, ve en önde, Cehennemin kapısını çalmaya hazırlanan Firavun gibi yırtılan ipek sesiyle; evet, işte tıpkı öyle, Zurayk destekler seni Evet sevgilim, vücutlarımızın arasında binbir titizlikle kurduğumuz berzah, coğrafya anlamından taşmakta ve mimari bir olanak halinde uzanmakta şimdi yarının çocuklarına, yırtılan ipek sesiyle
Diğer Cemal Süreya Sözleri ve Alıntıları
- Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun. - KISA
Hayat kısa
Kuşlar Uçuyor - KISA
Hayat kısa
Kuşlar Uçuyor - KISA
Hayat kısa
Kuşlar Uçuyor - özgürlüğün geldiği gün
o gün ölmek yasak! - Tek yasak.
özgürlüğün geldiği gün
o gün ölmek yasak! - sana rastladığım gün susuzdum,yalnızdım
bir çırpıda içtim gözlerini. - Ve güven bana.
Güvenildikçe yaşarım ben.
Ya güvenmezsen? - birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil. - birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil.