Winston kilisenin hangi yüzyıla ait olduğunu çıkarmaya çalıştı. Londra'daki binaların hangi yüzyılda yapıldığını anlamak hiç de kolay değildi. Büyük ve göz alıcı tüm binaların, hele görünüşleri de yeniyse, Devrim'den sonra yapıldığını ileri sürüyorlar, daha eski oldukları çok belli olan binaları ise Ortaçağ dedikleri karanlık bir döneme yakıştırıyorlardı. Kapitalizmin egemenliği altında geçen çağlarda değerli hiçbir şey yapılmadığı söyleniyordu. İnsan, tarihi, kitaplardan öğrenemediği gibi mimariden de öğrenemiyordu. Heykeller, yazıtlar, anıtlar, sokak adları... geçmişe ışık tutabilecek her şey sistemli bir biçimde değiştirilmişti.
(...)
Parti'nin cinsellik konusundaki softalığının ardında yatanı çok iyi kavramıştı. Burada söz konusu olan, cinsel içgüdünün, Parti'nin denetleyemediği, kendine özgü bir dünya yarattığı için elden geldiğince yok edilmesi gerektiği değildi yalnızca. Daha da önemlisi, cinselliğin bastırılması isteriyi tetikliyordu; bu da Parti'nin istediği bir şeydi, çünkü savaş coşkusuna ve öndere tapınmaya dönüştürülebiliyordu.
(...)
Sofuluk ile siyasal softalık arasında doğrudan ve yakın bir bağıntı vardı. Parti'nin, üyelerinde gerekli gördüğü korku, nefret ve çılgınca bağlılık, o güçlü içgüdü bastırılıp itici bir güç olarak kullanılmadan nasıl kıvamında tutulabilirdi ki? Parti, kendisi için tehlikeli bulduğu cinsellik güdüsünü kendi yararına yönlendirmişti.
(...)
Açıkçası, Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine kolayca benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı, çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
Diğer George Orwell Sözleri ve Alıntıları
- Bilmek ve bilmemek, gerçeği görmenize karşın özenle hazırlanmış yalanları söylemek, birbirine karşıt iki kavrama birbiriyle çeliştiğini bile bile inanmak, ahlaka bağlılığı ileri sürerken onu yadsımak, demokrasinin olanaksız olduğuna inanarak Parti'yi demokrasinin koruyucusu görmek, herhangi bir şeyi gerektiğinde unutmak ve gerektiğinde yeniden anımsamak.
- Deli dedikleri şey tek kişilik bir azınlıktı belki de.
- Modern savaşın ana amacı genel yaşam düzeyini yükseltmeksizin, makinelerin ürettiklerini tüketmektir.
- Bazen iki artı iki beş eder, bazen eder.
- Domuzlar, koşum takımlarının durduğu odayı karargah edinmişlerdi. Akşamları burada, çiftlik evinden getirmiş oldukları kitaplardan nalbantlık, marangozluk gibi gerekli uğraşları okuyup öğreniyorlardı. Snowball, ayrıca, öteki hayvanların Hayvan Kurulları'nda örgütlenmesiyle de uğraşmakta, bu iş için bıkmadan usanmadan çaba harcamaktaydı.
- Büyük birader seni izliyor.
- "Gardiyan kasıklarını tutarak gülmekteydi.Ama bir sorusunu yanıtlamıştı.Hiçbir zaman, neden ne olursa olsun, acınızın arttırılmasını isteyemezdiniz. Acı içinde tek şey isteyebilirdiniz; durmasını.Dünyadaki hiçbir şey fiziksel acıdan daha kötü olamazdı.Acının karşısında kahramanlık yoktu.''
- "Winston:
Büyük birader diye biri gerçekten var mı?
O'brien: Bu var olmakla neyi kastettiğine
bağlı. Winston: Demek istediğim, o benim var
olduğum gibi var mı? O'brien: Sen
yoksun." - "
Geçmiş tuhaf bir şey. Her zaman sizinledir, bence on ya da yirmi yıl önce olmuş bir şeyi düşünmeksizin bir saat bile geçiremeyiz, yine de çoğunlukla hiçbir gerçekliği yoktur, tarih kitaplarındaki bir sürü malzeme gibi, o da yalnızca bildik bir olgular dizisinden ibarettir. Sonra şans eseri bir görüntü veya ses ya da koku, özellikle de koku, size çarpar ve sadece geçmiş canlanmakla kalmaz, siz de gerçekten geçmişe dönüverirsiniz." - Bütün hayvanlar eşittir; ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.