UMBERTO ECO, Filozof, PhD, Prof, Bologna Uni, TR-2012, Can Yayın, Çeviri: Kemal Atakay, 256 sf.
http://www.kitabinomurgasi.com/2012/12/umberto-eco-gunluk-yasamdan-sanata.html
-ROMA İmparatorluğu'nun çökme nedenleri, Helenizm ve Tanrı Mitra inancına kapısını açması, Hıristiyanlığın gelişmesi, yeni kabilelerin göçlerinin kabulü ve vatandaşlaştırılmasıdır. Askerler Mitra'ya, köleler ise Hıristiyanlığa inanmakta, Klasik Romalı ve onun pagan inanışları ortadan kalmaktaydı.
-Bugün BATI'DA ROMA'NIN YIKILMASINDAN ÖNCEKİ HALE BENZER DURUMLAR MEVCUTTUR: Klasik Batılı liberal/ entelektüel yok olmakta, Rönesans'ın öncüsü püriten protestan artık eş değiştirmekte ve aileyi yok etmekte, teknoloji kurum ve kavramları yıkmakta ve toplumsal yapı odakları kaybolmaktadır.
-Kapitalist sistem için alternatifler üretebilecek ÜNİVERSİTELER ZAYIFLATILMAKTA; AŞIRI KALABALIK, AŞIRI BAĞLANTILILIK ve AŞIRI ETKİNLİK TALEBİ, sistemin ÇÖKÜŞÜNÜ yaklaştırmaktadır.
-Kavramsal-Sosyal kuramcılar ile elektrotekniğin global köy tezcileri arasındaki karşıtlık artmaktadır.
-SANAT ile ZENAAT arasındaki ayrımın silindiği, sanatsal ESER ile üretilen NESNE farkının gözetilmediği ORTAÇAĞA YAKIN bir pozisyondayız. Ortaçağ sanatında da olmayan SİSTEMATİKLİK, bugünün sanatında da ÜST ÜSTE YIĞMA, YAN YANA KOYMA şeklinde kendini göstermektedir:
Başkan JOHNSON'un KENDİSİ İÇİN yaptırdığı ANIT-KABİR ve kendi günlük eşyalarını da bulunduran İÇİNDEKİLER, Amerikan beğenisinin ve günün anlayışının en iyi belgelerindendir.
-ABD'de hayat, OYUN/YANILSAMA, MÜZE/TEŞHİR BARAKASI ve GERÇEK/TAKLİT geçişkenliklerinde yaşar ve herşey EN İYİSİ ve DAHA FAZLASI (non plus ultra; more to come; more and more) üzerine kuruludur.
-ABD'de Manhattan'ın Kızılderililerce Flemenklere satış sözleşmesinin ORİJİNAL metni diye İngilizce sözleşme (Flemenkçe değil) müzede sergilenmekte ve bunun da kopyaları (?) çıkışta herkese satılmaktadır.
-ABD müzelerinde GERÇEK/SANAL ve DÜN/BUGÜN fark etmeksizin, Mozart ile Tom Sawyer, Beethoven ile Alice yan yana sergilenmektedir. Hatta Michelangelo'nun Davud heykelinin siyah saçlı hali ve Louvre Müzesi'nin kolsuz Milo Venüsü'nün kollu şekli bile mevcuttur.
-ROMA, HELEN kültürünü yıkmak için elinden geleni yaptıktan sonra, bilinç ötesindeki vicdan azabının etkisiyle, o kültürün TAKLİTLERİNİ üretip her yerde sergileyen bir köpekbalığı'dır. ABD bugün aynı şeyi AVRUPA için yapmaktadır.
-DİSNEYLAND, ABD'nin SİSTİNE ŞAPELİ'dir; TAKLİDİN, TÜKETİMİN, YOZLAŞMIŞ ÜTOPYANIN (distopya), SALDIRGANLIĞIN ve EDİLGİNLİĞİN mabedidir.
-OSCAR ve NOBEL talihsizliktir; klişe yaratırlar.
-ABD, İYİ-SANAT-TARİH-MASAL dörtlüsünün ete kemiğe bürünemediği için PLASTİĞE dönüşüp İKONLAŞTIĞI bir ülkedir.
-İKTİDAR, MİKROİKTİDARLARLA yaşar ve TAMİRLERİNİ gerçekleştirir. Bu mikroiktidarlar sürdükçe, gerçekleştirilecek saldırı onu yıkmaz, aksine güçlendirir ve sürdürücüsü haline gelir.
-Bir tişörtü tasarlayan, pazarlayan, reklamını yapan, alıp-giyen; hep birlikte İDEOLOJİYİ yaymakta ve KİTLE KÜLTÜRÜNÜ oluşturmaktadır.
-Günümüzde, öncelikle dinlemek-izlemek amacıyla değil, TOPLUCA BİR AYİNE, RİTÜELE İŞTİRAK ETMEK için gösterilere katılınmaktadır.
-Değişmezlikle hayatı izah etmeye çalışan ZENON ile herşeyin değiştiğinin ve hareketin savunucusu HERAKLITOS arasındaki zıtlık bilinir. Halk isyanı sırasında Zenon'un katılmakla kalmayıp isimleri ispiyonlamamak için dilini ısırarak koparması ile Heraklitos'un halkı küçümseyerek eylemlilikten uzak kalması, HAYATIN İRONİSİ'dir.
Diğer Umberto Eco Sözleri ve Alıntıları
- ... Devlet bunların mallarına el koyuyor ve bunu mahalle papazlarının maaşlarını onlara layık biçimde ödemek için yapacağını söylüyor ama bu kurumların mal varlıklarını bir araya koyarsan kraliyetin verdiği çeklerin on hatta yüz katı eder ve hükümet bu paraları sıradan insanların işine yaramayacak halk okullarına ya da gettolara kaldırım taşı döşemeye kullanacak! Ve bütün bunlar 'özgür devlette özgür kilise' deyişiyle pazarlanacak ama burada görevini kötüye kullanma özgürlüğü sadece devlete tanınmış olacak. Gerçek özgürlük, insanın Tanrı'nın yasasına göre hareket edebilme özgürlüğü, cenneti ya da cehennemi hak edebilme özgürlüğüdür. Oysa şimdi özgürlük deyince en çok hoşuna giden inanç ve görüşü seçebilme özgürlüğü anlaşılıyor; zaten bunların birbirlerinden farkları yok - devlet için senin mason, Hıristiyan, Yahudi ya da Osmanlı Sultanı hayranı olmanın hiç önemi yok. Bu durumda insan Gerçek'i umursamaz oluyor."
- ... Devlet bunların mallarına el koyuyor ve bunu mahalle papazlarının maaşlarını onlara layık biçimde ödemek için yapacağını söylüyor ama bu kurumların mal varlıklarını bir araya koyarsan kraliyetin verdiği çeklerin on hatta yüz katı eder ve hükümet bu paraları sıradan insanların işine yaramayacak halk okullarına ya da gettolara kaldırım taşı döşemeye kullanacak! Ve bütün bunlar 'özgür devlette özgür kilise' deyişiyle pazarlanacak ama burada görevini kötüye kullanma özgürlüğü sadece devlete tanınmış olacak. Gerçek özgürlük, insanın Tanrı'nın yasasına göre hareket edebilme özgürlüğü, cenneti ya da cehennemi hak edebilme özgürlüğüdür. Oysa şimdi özgürlük deyince en çok hoşuna giden inanç ve görüşü seçebilme özgürlüğü anlaşılıyor; zaten bunların birbirlerinden farkları yok - devlet için senin mason, Hıristiyan, Yahudi ya da Osmanlı Sultanı hayranı olmanın hiç önemi yok. Bu durumda insan Gerçek'i umursamaz oluyor."
- Ne çok zaman geçti, neler neler oldu! Ne çok sınadı Tanrı bizi!
- Çünkü bilim, yalnızca insanın yapması gerekeni ya da yapabileceğini bilmesinden ibaret değildir; yapabileceğini, ama belki de yapmaması gerekenin bilinmesini de içerir.
- Ulbertino söze karıştı: "Yaşamını tehlikeye attığını biliyor musun?"
"Olsun," diye yanıtladı Michele, "ruhumu tehlikeye atmaktan iyidir." - Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.
- Bu kitapta bir araya getirilen yazıların iki ortak özelliği var: İlki konferanslarda sunulmak veya güncel konuları yorumlamak üzere, değişik vesilelerle yazılmış olmaları; ikincisi ise, konuların çeşitliliğine rağmen, etik nitelikli olmaları. Bir başka deyişle, bu yazılar, neyi yapmanın iyi olacağı, neyi yapmamak gerektiği ve neyin hiçbir biçimde yapılamayacağı hakkındadır.
Çeşitli vesilelerle yazılmış oldukları için, hangi koşullarda yazıldıklarını açıklamamın şart olduğunu düşünüyorum; aksi takdirde anlaşılmaları güç olabilir. - Entelektüel işlevi yerine getirmeye karar vermek ahlaksal bir seçimdir, tıpkı cerrahın bir yaşamı kurtarmak için canlı eti kesme kararı almasının ahlaksal bir seçim olduğu gibi. Ama cerrah, ne kesme işlemini gerçekleştirdiğinde acıma duygusuna kapılmalıdır, ne de cerrahi müdahaleyi sürdürmenin bir işe yaramayacağını gördüğü için açtığı yeri kapadığında.
- Eski savaş silah tüccarlarını zenginleştirirken ve bu kazanç bazı ticari alışverişlerin geçici olarak kesintiye uğramasını kısmen önemsiz hale getirirken; yeni savaş gene silah tüccarlarını zenginleştirmekte, ama hava taşımacılığını, eğlence ve turizm sektörlerini, medyayı (reklam kaybı) ve genel olarak sistemin belkemiğini oluşturan tüm ikincil üretim sanayini ? inşaat piyasasından otomobile ? sekteye uğramaktadır (üstelik tüm dünyada).
- Hoşgörüsüzlük, her tür öğretiden önce vardır. Bu açıdan hoşgörüsüzlük biyolojik köklere sahiptir, çoğu zaman yüzeysel duygu-heyecan tepkilerine dayanır ? bizden farklı olan insanlara tahammül edemeyiz: Derilerinin rengi farklı olduğu için, anlamadığımız bir dili konuştukları için, kurbağa, köpek, maymun, domuz, sarımsak yedikleri için, dövme yaptırdıkları için...