Taraçanın üstünde dua eden ermişim, ?Filistin denizine doğru otlayan uysal hayvanlar gibiyim. Bilginim karanlık koltuktaki. Sıçrıyor dallar ve yağmur kitaplığın penceresine. Yayasıyım büyük yolun; bodur ormanlardan geçen bentlerin uğultusu adımlarımda. Bakıp duruyorum batan güneşin üzgün, altın arınmışlığına. Yüksek denize uzanan dalgakıranın üstünde, terk edilmiş çocuk bendim ve o küçük uşaktım alnı güneşe değen ağaçlı yolu izleyen. Dağ yolları taşlı. Tepeler katırtırnaklarıyla kaplı. Dal kıpırdamıyor. Kuşlar ve kaynaklar ne kadar uzak! Yürüyorum, belki de dünyanın sonundayım. Kiralasınlar bana, çizgileri çimentodan, kabartma, bu kireçle badanalanmış mezarı ?yeraltında, uzaklardaki. Dirseklerim masada oturuyorum, gür bir ışıkla lamba ışıtıyor aptalca sevdiğim günceleri, bu ilgisiz kitapları.- Yeraltı salonumun üstünde, sonsuz bir uzaklıkta kurulmuş evler, sisler yoğunlaşıyor. Çamur kırmızı, belki de kara. Canavar kent, sonsuz gece! Az yukarda lağımlar. Yanlarda yer kürenin dolgun iç çeperleri. Belki de gök uçurumları, ateş kuyuları. Belki burda, bu düzlemde buluşuyor aylar ve kuyruklu yıldızlar, denizler ve masallar.
Diğer Arthur Rimbaud Sözleri ve Alıntıları
- "Masalsı bir operaya döndüm: her varlığın bir mutluluk yazgısı var, bunu gördüm: eylem yaşam değil de, kimi gücü, bir öfkeyi har vurup harman savurma biçimi. Aktöre güçsüz beynin ürünü.
Her yaratıkta, varlığını o yaratığa borçlu birçok başka yaşamlar var gibi geldi bana. Bu bey ne yaptığını bilmiyor: bir melek. Şu aile enik sürüsü. Çoklarının önünde, öteki yaşamlarının birinin bir an'ıyla konuştum yüksek sesle. -Bir domuzu böylece sever oldum.
..." s. 248 - Zayıflık ya da güçlülük: işte buradasın ya, güçlülük demektir. Ne nereye gittiğini ne niçin gittiğini biliyorsun, her yere gir çık, her şeye cevap ver. Eğer bir ceset olsaydın seni bundan fazla öldürmeyecekler nasıl olsa.
- Kime kiralayayım kendimi? Hangi yaratığa tapmalı? Hangi kutsal resme saldırmalı? Hangi kalpleri kıracağım? Hangi yalanı tutmalıyım? -Hangi kan içinde yürümeli?
- Ah! Acı çekiyorum, bağırıyorum. Gerçekten acı çekiyorum. Yine de her şeye izinliyim ben, en aşağılık kalplerin horgörüsüyle yüklüyüm.
- Mutluluk benim alınyazımdı, pişmanlıklarımdı ve içimi kemiren kurttu: yoksa hayatım kendini kuvvete ve güzelliğe adayamayacak kadar sınırsız olurdu her zaman.
- Senin parmağını davula bir vuruşu bütün sesleri çıkartıyor ve yeni bir ahenk başlıyor.
Senin bir adım atman, yeni insanların ayağa kalkması ve yürüyüşe başlaması demektir.
Başın bu yana çevriliyor:Yeni aşk! Başın öbür yana dönüyor:Yeni aşk!
diye sana şarkılar söylüyor çocuklar.
diye yalvarıyorlar sana.
Sen ey her zamandan gelen, her yere gidecek olan. - Işıklı bir dinleniş bu, ne hararet ne bitkinlik, yatakta ya da çayırda.
Dost bu, ne ateşli, ne zayıf. Dost.
Sevgili bu, ne acı veren ne acı çeken. Sevgili.
Hiç aranmamış hava ve dünya. Hayat.
? Bu muydu demek?
? Ve rüya şiddetleniyor.. - Şair bütün anlamların uzun süre, sonsuzca ve düşünülmüş bir şekilde düzensizleşmesiyle kendini görünmezi gören , bilenmezi bilen kılar. Aşkın, acının, ıstırabın, çılgınlığın bütün şekillerini yaşayarak; bizzat kendini arar, bütün zehirleri kendinde tüketir, bunu da onların sadece özlerini saklamak için yapar. Kelimelerle anlatılmaz bir işkencedir bu, ki bunda şair bütün bir imana, insanüstü büyük bir güce ihtiyaç duyar, ayrıca bunda şair daha pek çok şey arasında büyük hasta, büyük cani, büyük lânetli - ve en yüksek Bilgin- olur. Çünkü şair böylece bilinmeze ulaşır! Çünkü şair ruhunu işlemiştir, çoktan herkesten daha çok zengindir! Şair bilinmeze ulaşır ve çılgına dönmüş bir halde, görmeleriyle/vizyonlarıyla sonunda aklını kaybedebilir de, o onları gördü bir kere! Duyulmadık ve adlandırılamaz şeylerle yaptığı sıçramada isterse gebersin: daha başka korkunç işçiler geleceklerdir; ötekinin gücünün tükenip yığılıp kaldığı ufuklardan onlar başlayacaklar bu kez!
- Elveda buraya, nereye olursa olsun. İyi niyetin acemi erleri,sert bir felsefemiz olacak; ilim için cahiller, konfor için kendine işkence edenler; geçip giden şu fani dünya uğruna geberip gitmek. Gerçek yürüyüş budur. Öyleyse, haydi düşelim yola, ileri!
- ? Yalnızlığı aşkın makinalaşması; usancı sevdanın dinamiğinden... Ey, kanlı toprakta ve parlak hidrojende, korkunç ürperişi toy sevdaların! - Bulun Hortense'ı.