Sık sık düşündüğüm tuhaf birşey vardır: Savaşan taraflardan biri ötekine, iki ordudan da birer askeri evlerine göndermeyi önerseydi ne olurdu? Tuhaf bir düşünce gibi geliyor ama neden uygulanmasın ki? Sonra her iki taraftan da birer asker daha terhis edilecek, derken üçüncüler, sonra dördüncüler... iki orduda da birer asker kalana dek sürdürülecek bu iş (iki ordunun da sayıca eşit güçte olduğunu ve niceliğin nitelikle yer değiştirebileceğini varsayıyoruz). Bu durumda, akıllı varlıkların akıllı temsilcileri arasında ortaya çıkan gerçekten karmaşık siyasal sorunlar iie de dövüşerek çözülecekse, varsın bu iki asker dövüşssünler: Biri kenti kuşatsın, öbürü de savunsun!
Bir paradoks gibi görünebilir bu düşünce, ama doğrudur. Gerçekten de, müttefiklerin tek bir temsilcisine karşı savaşan tek bir Rus ile, her ikisi de seksener bin kişilik iki ordunun çarpışması arasında ne fark vardır? Yüz otuz beş bine karşı yüz otuz beş bin? Yirmi bine karşı yirmi bin? Yirmiye karşı yirmi? Bire karşı bir? Bu sayıların hiçbiri ötekinden daha mantıklı değildir. Hatta sonuncusu galiba en mantıklı olanı, çünkü en insancıl olanı. İki şeyden biri: Ya savaş bir çılgınlık ya da bu çılgınlıktan geri duramıyorlarsa insanlar akıllı yaratıklar değiller, ki nedense böyle düşünmeye alışmışızdır.
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32