Sahnenin bir kösesinde ak sakallı Tarih Baba önündeki büyük kitabın yazısız sayfası açık olarak
duruyor, bu kıyamet manzarasına bakıyordu.
Esen, kasırga değil, sehitlerin ruhları idi. Bunlar Beseri Sefi paramparça etmislerdi. Simdi ondan kalan
yegâne sey birkaç damla kara boya...
Kasırga, bu kara boyayı Tarih Babanın kitabına doğru sürüklüyor. Ak sakallı ihtiyarsa bu kapkara
boyaları ak sayfaların üstüne kabul etmek istemiyerek eliye itiyordu. Fakat kasırga galip geldi ve kara
boyalar ak sayfanın üstüne bir iki satır halinde yapısıp kaldı.
Kasırga bir anda dinmisti. Bütün sehitler, bütün ölüler kendi yerlerine gitmislerdi. Tarih Baba kitabına
yazılan iki kara satıra eğilip okuyarak basını kaldırdıktan sonra yüzünü burusturdu:
- Yazık!... Kitabım hiç böyle kirlenmemisti!
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."