Modern hayat teknoloji ile el ele verip dünyamızı ve insanları kılcal damarların vücuda yayılışı gibi ele geçirmiştir. Her şeyin bir şeyle ilgisi vardır. Mesela ben öteden beri ağzımda bir söz geveleyip duruyorum. Türkiye (insanımız) bir yandan modernleşiyor öte yandan dindarlaşıyor. (Bu yıl oruç tutanların oranı %85'e çıkmış). Bilim adamları, sosyologlar, sanatçılar bu can alıcı oluşum üzerinde durmuyor. Durmayınca da insanları anlayamıyor. Tophane'de bir bardak suda kopartılan fırtına bu yüzden sağlıklı olarak değerlendirilemedi. Mesela üniversiteli bir kızımızın üzerinde kot pantolon, kalçaları örten uzun bir mont ve ayaklarında Convers var. Ama başı örtülü. Kulağında ipod veya mp3 player müzik dinliyor, muhtemelen yabancı dilde, elinde tasavvufa dair bir kitap. Ailece Umre'den yeni gelmişler, ama henüz yaz ve tatil bitmediği için deniz kıyısında kendilerine uygun bir otele gitmeyi planlıyorlar. En azından erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı havuzlardan birinde yüzecek; gece sahilde dolaşacak, çekirdek çitleyecek yakınlardaki tarihî mekânları gezecekler. Güz gelince televizyon dizilerine dalacaklar. Bu dizilerin umum ahlâka aykırı olduğunu hissederek, kanal değiştirecekler. s.55
Diğer Mustafa Kutlu Sözleri ve Alıntıları
- Gülün ömrü de kısadır.
Bu ömrü kısa gül, herhalde koklanınca gül kokusu duyulan güldür.
Malum, ömrü uzun ama koklanınca gül kokusu duyulmayan güller de var. - Gülün ömrü de kısadır.
Bu ömrü kısa gül, herhalde koklanınca gül kokusu duyulan güldür.
Malum, ömrü uzun ama koklanınca gül kokusu duyulmayan güller de var. - Kalabalıkta kimsenin yüzü kendinin değildir, bilirsin.
- "Kalabalıkta kimsenin yuzu kendinin degildir, bilirsin"
- İstanbul böyledir."Yaşanmaz burada" der, çeker gidersin; üç gün geçmeden özlersin.
- "Ne zaman o tahta sıralara oturdum? Ne zaman o bankanın adına sırtımı verdim?" [s. 9]
- "Tâ Adem atamızdan bu yana sürüp gelen zaman bitti; mekân değişti." [s. 143]
- "Ne zaman o tahta sıralara oturdum? Ne zaman o bankanın adına sırtımı verdim?" [s. 9]
- "Tâ Adem atamızdan bu yana sürüp gelen zaman bitti; mekân değişti." [s. 143]
- Geceler gebedir, meşime-i şebden neler doğar bilemeyiz.