Mehmet Akif?in II. Abdülhamid Hakkında Görüşleri: Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse, ?Bu bir câni!? dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse. Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse, Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye?se? Ne mel?unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis?e -?Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb işler, Ah o Yıldız?daki baykuş ölüvermezse eğer, Âkıbet çok kötü?? ?Çoktan beridir vardı benim bir derdim: Gideyim, zâlimi ikâz edeyim, isterdim. O, bizim câmi uzaktır, gelemez, mani? ne? Giderim ben, diyerek, vardım onun cami?ine. Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid, Koca Şevketli! Hakîkat bunu etmezdim ümid.¹ Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız; O silahşörler, o al fesli herifler sayısız. Neye mâl olmada seyret, herifin bir namazı: Sâde altmış bin adam kaldı namazsız en azı! Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma, Dedim ki: ?Bunca zamandır nedir bu gizlenmek? Biraz da meydana çıksan da hasbihâl etsek. Adam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören; ne eden; Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden. Değil mi saklanıyorsu, demek ki: Korkudasın; Ya çünkü korkan adamlar, gerek ki saklansın. Değil mi korkudasın var kabâhatin mutlak!? ?Sen de bir tekmede buldun mu, nihayet, yerini, Ne kılıktaysa gelen, hepsi hüviyetlerini, Aynı mâhiyette aktarma ederler çabucak. Sana her gün sekiz on kerre söverler mutlak. Hani dillerde gezen nâmın, o hiçten şerefin? Ne de sağlammış, evet, anlasın aptal halefin.? ?Âh efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti! En hayır-hâhı idik, bizleri hattâ tepti. Bu hayâ der, bu edeb der, verir evhâma vücud; Bilmez aptal ki değil hiçbiri zâten mevcud. Din, vatan, âile, millet, ebediyyet, vicdan, Sonra haysiyyet-i zâtiyye, şeref, şöhret, şan, Daha bir hayli hurâfâta herîf olmuş esîr. Sarmısak beynine etmez ki hakâik te´sîr. Böyle ankâ gibi medlûlü yok esmâya kanar; Adamın sabn tükenmek değil, esmâsı yanar. Kız, kadın hepsi haremlerde bütün gün mahbûs, Şu telâkkîye bakın, en kötü vahşet: Nâmûs! Herifin sofrada şampanyası hâlâ: Ayran, Bâri yirnıinci asırdan sıkıl artık hayvan! İçelim sıhhat-i sâmînize? Hay hay içeriz! Biz, efendim, senin uğrunda bu candan geçeriz, İçelim? Durmıyalım? Âfiyet olsun? Şerefe!.. ? Sonra nevbetle, uzun boylu, söverler selefe. Halefin farz edelim şimdi öbür mektepten. Dalkavuklar yeni bir maske takarlar da hemen, Kuşatırlar yine etrâfını Âh efendim, o herif yok mu, kızıl kâfırdi: Çünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi. Ne edeb der, ne hayâ der, ne fâzîlet, ne vakar; Geyirir leş gibi, mu´tâdı değil istiğfar: Aksırır sonra, fütûr etmiyerek burnumuza? Yutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza Savurur balgamı ta alnımızın ortasına, Tükürürmüş gibi taşlıktaki tükrük tasına! Âhiret fıkri yularmış,yakışırmış eşşeğe; Hiç kanar mıymış adam böyle beyinsizce şeye Hele ahlâka sanlmak ne demekmiş hâlâ Çekilir miymiş, efendim, gece gündüz bu belâ Zevki hakmış adamın, başkası hep bâtılmış? Çok tuhafmış bunu insanlar için anlamayış!.. Ah, efendim, daha söylenmeyecek işler var? Çünkü nâmûsa musallattı o azgın canavar. ? İyi amma niye sarmıştınız etrâfını hep ? Hakk-ı devletleri var, arz edelim neydi sebep: Tepeden tırnağa her gün donanıp sırsıklam, Hani, yuttuksa o tükrükleri, faslam faslam, Vatan uğrunda efendim, vatan uğrunda bütün. Biz o zilletlere katlanmamış olsaydık dün, Memleket yoktu bugün yoktu. İyâzen-billâh? Öyle üç balgam için millete kıymak da günah. Herif ancak bizi bir parçacık olsun saydı; Başıboş kalmaya gelmezdi, eğer kalsaydı, Mülkü satmıştı ya düşmanlara, ondan da geçin, Yıkmadık âile koymazdı Hudâ hakkı için. Mehmed Akif Ersoy Dipnot : 2. Hamid Han'a yazılmış
Diğer Mehmet Akif Ersoy Sözleri ve Alıntıları
- ...
Hâkimiyyet ne imiş, öğreniniz kıymetini.
Yoksa, onsuz ne şu dünyâ kalır İslâm'a, ne din...
Kuşatır millet-i mahkûmeyi hüsrân-ı mübin.
Müslümanlık sizi gâyet sıkı, gâyet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlayamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı,
Aynı milliyyetin altında tutan İslâm'ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir.
Bunu bir lâhza unutmak ebedî haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...
Son siyâset Türklük, o siyâset yürümez.
Sizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan.
Siz bu da'vâda iken yoksa, iyâzen-billâh,
Ecnebîler olacak sahibi mülkün nâgâh.
Diye dursun atalar: > Kal'a, içinden alınır.<
Yok ki hiçbir işiten...Millet-i merhûme sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i İslâmiyye...
Girdiler aynı siyâsetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Bırakın eski hükûmetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti.
İşte Îrân'ı da taksîm ediyorlar şimdi.
Bu da gayetle tabî'î, koşanındır meydan;
Yaşamak hakkını kuvvetliye vermiş Yaradan.
Müslüman, fırka belâsıyle zebun bir kavmi,
Medenî Avrupa üç lokma edip yutmaz mı?
Ey cemâat, yeter Allah için olsun, uyanın...
Sesi pek müdhiş öter sonra kulaklarda çanın!
Arzı oynattı yerinden yıkılırken Îran...
Belki bir kıl bile ürpermedi sizden, bu ne kan!
Hiç sıkılmaz mısınız Hazret-i Peygamber'den,
Ki uzaklardaki bir mü'mini incitse diken,
Kalb-i pâkinde duyarmış o musîbetten acı?
Sizden elbette olur rûh-i Nebî da'vâcı.
Ey cemâat, uyanın! Yoksa, hemen gün batacak.
Uyanın! Korkuyorum: Leyl-i nedâmet çatacak.
Ne vapurlar trenler sizi bîdâr etti!
Ne de toplar bu derin uykuya bir kâr etti!
Sizi kim kaldıracak, sûru mu İsrâfil'in?
Etmeyin... Memleketin hâli fenâlaştı... Gelin!
Gelin Allâh için olsun ki zaman buhranlı;
Perdenin arkası -Mevlâ bilir amma- kanlı!
...
Süleymâniye Kürsüsünde ( syf- 168 ) - Birinci zümreyi teşkil eden zavallı avam,
Bıraksalar edecek tatlı uykusunda devam.
Bugün nasîbini yerleştirince kursağına;
''Yarın'' nedir? Onu bilmez, yatar dönüp sağına.
Yıkılsa arş-ı hükûmet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesinde değil; çünkü ''hepsi Allah'tan!''
Ne hükmü var ki, esasen yalancı dünyanın?
Ölürse, yan gelecek cennetinde Mevlânın.
Fena kuruntu değil! Ben derim, sorulsa bana:
''Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana!'' - Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok nâfile!
Kaç hakikî Müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem ama, galiba göklerdedir!
İstemem, dursun o pâyansız mefâhir bir yana..
Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana!
İsterim sizlerde görmek irkınızdan yâdigâr,
Çok değil, ancak necib evlâda lâyık tek şiâr.
Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insâfınız:
Böyle kansız mıydı -hâşâ- kahraman eslâfınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına?
Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına,
Hiç görülmüş müydü millet can evinden rahnedâr?
Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?
Böyle âdet miydi bî-pervâ, yemek insan leşi?
Irkımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!..
''His'' denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Pâyıtantından bugün taşmazdı sarhoş nârası!
Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lâkin, aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutan ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!...
Bir hakikattır bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:
Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nâkûs-u izmihlâliniz...
Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zira, haliniz:
Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme!
Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam;
Yerde kalmış na'şa benzer kavm için durmak haram!
Kahraman ecdâdınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa: istikbâlinizden korkulur, pek korkulur! - Bekayı hak tanıyan, sa'yi bir vazife bilir; Çalış, çalış ki beka, sa'y olursa hakkedilir.
- İnsan kalabilmek batmakta rezilin gözüne Acırım tükürüğüme billahi tükürsem yüzüne
- Halik?ın namütenahi adı var en başı Hak, Ne büyük şey kul için, Hakk?ı tutup kaldırmak!
- Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler şu heyulayı da er geç silecektir, Rahmetle anılmak ebediyet budur amma, Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir..
- Ne güzel söyledin, oğlum, Hoca sultandı evet. Yoktu dünyada esir olduğu hiçbir kuvvet. Hele sen yoldaşımın halini görseydin o gün, Eskisinden de perişandı... - Tabii, sürgün.
- Yıkandım bir ömürdür döktüğüm yaşlarla, yetmez mi..?
- Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde, Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler. Hakk?ın bu velî kulları taş türbeye girmez; Gufrâna bürünmüş, yalınız Fâtiha bekler.