Matematiğin tarihsel gelişimi içinde az da olsa ciddi bir değerlendirme, Müslümanların bu bilime yaptıkları katkılar olmaksızın tasavvur dahi edilemez. Ancak öyle becerikli (!) tarihçiler oldu ki bu imkansız görülen olayı başarıyorlardı. Onlar, 1000 yıldan fazla bir zaman dilimini şaka yapar gibi atlayarak, Öklid'den doğrudan Avrupa matematiğinin başlangıcına geçiyorlar. Ciddi olmayan okuyucu bu ölümcül atlayışın farkına bile varmaz, varsa bile daha evvelden ortaçağın sözde boşluğuna hazırlandığı için buna çok önem de vermemektedir. O tip okuyucular, ortaçağın İspanya'dan Hindistan'a kadar olan geniş bölgelerde öyle boş olmadığını bilmez.Hakikatte ise matematik gelişmesinde kocaman bir devir atlanmıştır. Zira İslam matematikçisi İbn Ahmed (kullanılmasını İlmin Anahtarlan adlı eserinde önerdiği) sıfır rakamını keşfetti. Bu keşfin devrimci önemini sadece bu hususta tam anlamıyla bilgili olan bir okuyucu değerlendirebilir. İbn Musa'nın İntegrasyon ve Birlik Hesabı adlı eseri Gerard de Cremone tarafından XII. asırda Latinceye tercüme edilmiş ve bu eser batı üniversitelerinde XVI. asra kadar temel eser olarak okutulmaktaydı. Daha evvel zikredilen Ömer Hayyam Öklid'in geometri ile alakalı tezlerine yönelik meşhur eleştirilerini yayınlamış, onun (Hayyam'ın) ortaya koyduğu metreküp ölçümleri ise tüm ortaçağ matematiğinin en üst seviyesi olarak değerlendirilmektedir. Ebu Abdullah el-Battani (batıda Albategius adıyla bilinen zat, X asır) çağdaş trigonometrinin hakiki yaratıcısı olarak değerlendirilmekte ve onun bu manada ortaya koyduğu ilişkiler aynı formda bugün dahi kullanılmaktadır. Batı, sinus, kosinus, tanjant, kotanjant, binom, küre trigonometrisi kavramlarını Araplara borçludur. İlk sinus tablolarını 1229 yılı civarında Hasan el-Marakeşi yaptı. J.Rissler; Onlar yunanlılar değil, bizim rönesansın hocaları olan Araplardı, demektedir.
Diğer Aliya İzzetbegoviç Sözleri ve Alıntıları
- Muhammed (s.a.v) güzeldi, fakat manken değildi. İyi idi fakat, enayi değildi. Cesurdu fakat, acımasız değildi. Akıllı idi, fakat filozof değildi. Basiretli fakat, hayalperest değildi. Israrcı idi, fakat inatçı değildi. Bilge fakat, ukala değildi. Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- Muhammed (s.a.v)güzeldi,fakat manken değildi.İyi idi fakat,enayi değildi.Cesurdu fakat,acımasız değildi.Akıllı idi ,fakat filozof değildi.Basiretli fakat,hayalperest değildi.Israrcı idi,fakat inatçı değildi.Bilge fakat,ukala değildi.Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- sarhoşlar arsında ayık bir adamın bulunması komik bir durumdur çünkü sarhoşlar topluluğunda sarhoşlar çoğunluktadır ve normalliğin ölçüsünü onlar koyar. böyle bir toplulukta ayık bir adam anormal görülecektir.
- Arap harflerinin kaldırılmasıyla Türkiye için, yazıda korunan geçmişin bütün nimeti kaybolmuş oldu. Birçok diğer "paralel" reformlarla beraber, yeni Türk nesli kendini manevi dayanaktan yoksun ve adeta bir çeşit manevi boşluk (vakum) içinde buldu. Türkiye kendi "hafızasını", geçmişini kaybetti. Bu durum kime gerekli idi?
- "Saraybosna'da şehrin eski kısmında toplam 200 m. bir mesafe içinde Gazi Hüsrev Paşa Camii, eski Ortodoks Klisesi , Katolik Katedrali ve Yahudi Sinagogu bulunmaktadır. Bu kültürümüzdür, bu biziz."-Aliya İZZETBEGOVİÇ, Tuzla 1994-
- "ilim adamları sadece kendi devirlerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler"
- İnsan, yaptığı değil, herşeyden önce istediği, meylettiği şeydir.
- Hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.
- Şu paradoks nasıl izah edilebilir: Kazılar sırasında karşılıklı bir münasebet içinde bulunan veya muayyen bir gayeye uygun bir şekilde düzenlenmiş iki taşa rastlandığında, bunların çok eski bir zamanda yaşamış insanların bir eseri olduğu kanaatine varırız. Fakat bu taşların yanında bir insan kafatası bulunursa -ki taştan yapılan bir aletten namütenahî daha mükemmeldir- o zaman kafatasının şuur sahibi bir varlığın eseri olduğu tasavvuruna yanaşmak bile istemeyiz. O kadar mükemmel bir şekilde yapılan kafatası veya iskelet, aklın yahut şuurun tavassutu olmadan kendiliğinden veya tesadüfen oluşmuş (!) Allah'ı inkâr etmekte insan ne kadar inatçıdır, değil mi?
- "Psikolojik bakımdan bilhassa ilginçtir ki, durumları ne kadar iyi olursa, insanlar o kadar çok sıkıntılı olurlar" diyor, bir Amerikan psikologu.