''Maddi dünya,'' diye devam etti Dupin, ''maddi olmayan dünyayla çok sayıda benzerlik içerir ve bu da retorik dogmaya biraz gerçeklik katar; bir eğretileme veya bir karşılaştırma, bir savı güçlendirip, bir betimlemeyi süsleyebilir. Sözgelimi vis inertia (atalet, süredurum kuvveti) ilkesi, hem fizikte hem de metafizikte aynı gibidir. Fizikte, büyük bir cismin küçük bir cisme göre daha zor harekete geçirilebildiği ve bundan sonraki momentinin de bu zorlukla orantılı olduğu ne kadar doğruysa, metafizikte de daha büyük kapasiteye sahip zekâların daha alt düzeydeki zekâlara göre hareketlerinde daha güçlü, daha kararlı ve daha fazla olaylarla dolu olmakla birlikte daha zorlukla harekete geçirildiği ve ilerleyişinin ilk adımlarında daha tutuk ve mütereddit olduğu da bir o kadar doğrudur. Bir şey daha var: Dükkânların kapıları üzerindeki tabelalardan hangilerinin dikkati en fazla çektiğini hiç fark ettiniz mi?
Diğer Edgar Allan Poe Sözleri ve Alıntıları
- ANNABEL LEE
Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet! Bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni. - ANNABEL LEE
Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet! Bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni. - Tüm şiddetli heyecanlar, ruhsal bir zorunluluktan ötürü, kısadır...
- Çünkü insan-hayvanların çok güçlü büyücüler olduğunu anlamıştım. Beyinlerinde kurtlar vardı. Bunlar kıvranıp dururken beyinlerde müthiş hayal ve fikirlerin belirmesine yol açıyordu hiç şüphesiz.
- Sizler, benim ruhumu bu kadar iyi kavramis olan sizler, onun karsisina gecip acikca meydan okumamis oldugumu anlamissinizdir. Ta sonunda intikam alacaktim; bu kararim kesindi - kesinligi biraz da herhangi bir tehlikeyi goze almak istemememden geliyordu. Sadece cezalandirmak yetmezdi, kendime bir suc yuklemeden cezalandirmaliydim. Bir yanlisin duzeltilmis sayilmasi icin onu duzeltene bir kotuluk gelmemis olmasi gerekir. Sonra bir de yanlisi yapan, yanlisi duzeltmekte olanin kendinden intikam aldigini anlamazsa o yanlis duzeltilmis sayilmaz.
- Hüzünlü insanlığımızın, bazen en mantıklı bakışla bile cehennem gibi göründüğü anlar vardır. Ama insanın hayal gücü Carathis değildir ki bu cehennemin mağaralarını cezalandırılmadan keşfedilsin. Amma velakin, mezara ilişkin sayısız iç karartıcı korkuların hepsinin de hayal gücünün eseri olduğunu farz edemeyiz. Fakat tıpkı Efrasiyab'a Amu Derya'ya yaptığı yolculukta eşlik eden iblisler gibi onların da uyumaları gerekir, yoksa yalayıp yutarlar bizi. Onlar uyumalı, yoksa biz ölürüz.
- Dünyada mutlak ve benzersiz bir despotluk varsa, bu, liderlik vasıflarına sahip bir çocuğun daha az enerjik arkadaşları üstünde kurduğu despotluktur.
- Manasız ayrıntılarla donatılmış satranç oyununa kıyasla , gösterişsiz dama oyunun , yansıtıcı zihnin en üstün yeteneklerinin daha kesin ve yararlı biçimde kullanılmasını sağladığını öne sürüyorum. Her biri değişken anlamlara sahip olan , farklı ve acayip taş hareketlerinin olduğu oyun satranç sadece karmaşıktır. Oysa bu karmaşa derin bir bilgelikle karıştırılmaktadır. (Bu alışılmadık bir yanılgı değildir.) Satrançta önemli olan dikkattir. Bir anlık dikkatsizlik hata yapmanıza yol açar. Bu da taş kaybetmenize yada mat edilmenizle sonuçlanır. Olası hamlelerin çok çeşitli olmakla kalmayıp , aynı zamanda karışık olması ise böyle hataların yapılması ihtimalini artırır. Bu nedenledir ki her on oyundan dokuzunun taraflardan akıllı olan değil, dikkatini daha çok toplamayı başaran kazanacaktır. Dama oyununda ise , satrançtan farklı olarak çok az çeşitliliğe sahip tek bir hareket vardır. , Dikkatin dağılma olasılığı çok azdır çünkü dikkat neredeyse hiç kullanılmaz. Her iki tarafta akıl becerileri sayesinde avantaj kazanır.
- Ortada sadece dört tane damaya ulaşmış taşın kaldığı ve elbette ki hata yapılması beklenilmeyen , bir dama oyunu düşünelim. Böyle bir durumda oyuncuların dereceleri eşitse , galibiyeti ancak aklın zorlaması sonucu yapılan görülmemiş bir hamlenin getirebileceği aşikardır
- Bu kuzguni simsiyah kuş, yüzündeki ifadeyle,
İçimdeki kasvetimi döndürmüştü tebessüme.
Dedim: ?Sayın Bay Kuzgunum, sizin için çok üzgünüm.
Tüy dökülmüş, ibik gitmiş, ama sen Anka gibisin!
ötelerden gelmektesin, adın nedir söyler misin?'
Baktım kuzgun dile geldi, cevap verdi, ?Asla!' dedi..