Konu her ne olursa olsun karar verme sorumluluğunun olmadığı anlarda omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordu.
(...)
1941 yılında Almanya-SSCB Savaşı başlayana kadar, bu demiryolu ve Sibirya Demiryolu hattında aktarma yaparak Japonya'nın Şimonoseki kentinden Paris'e on üç günde gitmek mümkün oluyordu.
(...)
Ben aslında bilim adamıyım ve dürüst olmak gerekirse roman türünden şeyleri pek hevesle okumam.
(...)
'İnsanın ruhu mantık, azim ve şehvetten oluşur,' diyen de Aristoteles miydi? diye sordu Tengo.
O Platon. Aristoteles ve Platon, Mel Tormé ve Bing Crosby kadar farklıdır. Her neyse. Eskiden meseleler daha basitmiş, dedi Komatsu. Mantık, azim ve şehvetin bir araya gelip, masa başında hararetli tartışmalara girdikleri bir anı hayal etmek keyifli değil mi?
Hangisinin yenemeyeceğini az çok tahmin edebiliyorum.
(...)
Yaptığın işi saf duygularla yaptığını biliyorum. Bu yüzden para istememeni de anlayabiliyorum. Fakat katıksız, saf duygular o halleriyle tehlikelidir. Etten kemikten bir insanın o duyguları taşıyarak yaşaması pek kolay değildir. Bu yüzden senin bu duyguları, bir balona çıpa takar gibi sağlamca yere sabitlemen gerek. Bu onun için gerekli işte. Doğru diye, saf duygularla hareket ediyorsun diye, bu her şeyi yapabileceğin anlamına gelmez. Anlıyor musun?
Diğer Haruki Murakami Sözleri ve Alıntıları
- Sen o rüyanın asıl sahibisin ve o rüyaya sen de katıldın. O yüzden yaşadığın rüyada olanlar yüzünden sorumluluğu sen almalısın. Nihayetinde bu rüya, senin ruhunun karanlıklarından geçip gelerek ortaya çıkmadı mı?
- Bir adın olmayınca seni anımsamakta sıkıntı çekerim. Öylesine bir ad vermek istedim. Bir adın olursa bazı durumlarda rahat edersin.
- Artık özgür olduğumu düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp yalnızca ne kadar özgür olduğumu düşündüm. Oysa özgür olmanın ne anlam ifade ettiğini, henüz tam olarak anlayabilmiş değildim. Anlayabildiğim tek şey, artık yalnız olduğumdu. Yalnız ve bilmediğim bir yerde. Pusulasını ve haritasını kaybetmiş bir gezgin gibi. Özgür olmanın anlamı bu muydu acaba?
- Ölümün yaşamın sonu değil bir parçası olduğunu öğrenmiştim.
Doğruydu bu. Yaşayarak ölümü besliyoruz. - Herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. İşte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.
- Gözlerini kapatman, hiçbir şeyi değiştirmez.
Gözlerini kapattın diye, hiçbir şey silinip gitmez. Bu bir yana, gözlerini bir sonraki açışında herşey daha da kötüleşir. Biz işte böyle bir dünyada yaşıyoruz, Nakata.
Adam gibi gözlerini aç!
Göz kapamak, korkakların işidir.
Gerçeklere göz yummak çok alçakçadır.
Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder.
Emin adımlarla. - Herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. İşte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.
- Gözlerini kapatman, hiçbir şeyi değiştirmez.
Gözlerini kapattın diye, hiçbir şey silinip gitmez. Bu bir yana, gözlerini bir sonraki açışında herşey daha da kötüleşir. Biz işte böyle bir dünyada yaşıyoruz, Nakata.
Adam gibi gözlerini aç!
Göz kapamak, korkakların işidir.
Gerçeklere göz yummak çok alçakçadır.
Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder.
Emin adımlarla. - Bu dünyadaki insanların çoğu romanın gerçek değerini anlamaz. Fakat dünyanın akışının dışında kalmak da istemezler. O yüzden de, ödül alıp gündeme gelen kitaplar olduğunda satın alıp okurlar. Gençler, hele de liseli kızlar.
- Neden birini çok sevmek, aynı zamanda o insanı derinden yaralamakla aynı olsun ki? Yani eğer öyleyse, birini çok sevmenin ne anlamı var ki?