Kolhozda işler neden yürümüyordu, neden her şey darmadağın olmuştu? Yanlış yola mı girmişlerdi? Hayır, tuttukları yol yanlış değildi, olamazdı. Peki ne olmuştu öyleyse? O doğru yolu mu yitirmişlerdi? Ne zaman ve nasıl başlamıştı bu? Başarma, iş bitirme yarışını ele alalım mesela. Verilen sözler bir deftere yazılıyordu. Ama o defterde kalıyordu o sözler. Ne oluyor, halin nicedir, işler nasıl? diye soran, arayan yoktu. Eskiden, kırmızı ve kara ilan tahtaları vardı. Herkes kızıl tahtaya kimlerin, kara tahtaya kimlerin adı yazılmış, ya da kimler yazılmalı diye düşünür, bunlara bakardı. O ilanlar okunur, tartışılırdı. Herkes çok etkilenirdi bundan. Artık bunların hepsi gerilerde kalmıştı. Eskimiş bir usul olduğu söyleniyordi. Peki yenisi, eskimemişi nerede? Boş sözlerden, yerine getirilemeyecek vaadlerden ibaret kalmıştı her şey. Hiçbir mesele çözülmüyor, hiçbir işin sonu alınamıyordu. Neden böyle olmuştu? Suç ve kusur kimdeydi?
Diğer Cengiz Aytmatov Sözleri ve Alıntıları
- Mutluluk bir dağ yolu gibidir.Bakarsın tepelere tırmanır,sonra bir bakarsın,aşağıya iner.Tek başına nedir insan?Ama başkalarıyla birleşirse dağları devirebilir.Bizim şu güzel,şu yaşanası dünyamız böyle işte...(ss.54)
- Bir adam dünyaya getirmek ve onu yetiştirmek çok uzun zaman ister. Ama onu öldürmek çok kolaydır. Bir anda öldürürsün.
- "İnsan her şeyi anlatamaz. Zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez."
- İnsan sonsuz olmak ister. Kalp ölümsüzlüğü arzu eder. Aşk insandaki bu hissin gerçek zannedildiği gizemli bir oyundur.
- Acaba aşkta her dem küllenen acı trajediler, neden çiçek açan mutluluklardan daha çoktur?
- Pişmanlık hemen gelmez, çetin yollara uğrar önce.
- ...
İnsanların karşılaştıkları güçlükler hakkında hiçbir bilgileri yoktu hayvanların. Oysa insanlar düşünen yaratıklar olarak ortaya çıkışlarından beri kendilerini daha iyi tanımaya çalışmışlar, ama bütün çabalarına rağmen şu soruya bir türlü cevap verememişlerdi: Kötü, hemen hemen her defasında, niçin 'iyi'den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor?.. - ''Fırtına ya da başka bir tehlike olmasa bile bu böyledir: Engin suların bağrında kürek çekerken büyük bir mutluluk da duysanız, işinizle uğraştığınız sırada gün doğumu ya da gün batımının durgun sularda yansıması içinizi sevinçle de doldursa, eninde sonunda karaya dönmek gerektiğini bilirsiniz. İnsanoğlu sürekli suların ortasında yaşayamaz. Değişik bir yaşam bekler onu karada. Kara yaşantısı temelli, sular ise geçici olmuştur her zaman. İnsan sandalını çekeceği büyük bir kara bulamasa bile bir adaya sığınmak ister; çünkü orası sürekli yaşayacağı yerdir.''
- Ordular, erzak ve cephane taşıyan bütün birlikler, durmadan ve hiç vakit yitirmeden ilerliyorlardı. Kadınlar da vardı... ve felaket de burada idi.
- Evet, Gök-Tengri'nin parmağı gibi üzerinde bir bulut dolaşacak, senin yeryüzündeki yüce görevini kutsayacak. Ama bu bulutun ortadan kaybolmaması için dikkat edecek, özen göstereceksin. Çünkü bu bulutu yitirirsen bütün kudretini de yitireceksin...