Kasabadan çıkarken, kilise yolundan giderseniz çok kalmaz bembeyaz yamaçlar üzerinde çiçeklerin parlak renkleriyle alacalı bir tepecikten geçersiniz: Babtis mezarlığıdır orası. Benim tüm soyum, yani Talbo ailesi ile Fenwick ailesi, orada yatar. Annemin yeri babamın yanındadır. Sayısı yirmiyi aşan akraba mezarları da, yıllanmış bir ağacın sereserpe yatmış kökleri misali, bu ikisinin mezarı etrafında dizilidir. Tepeciğin dibinde uzun uzun çimenler vardır, mevsime göre renk değiştiriler. Güz vakti, hele eylül sonlarında bir gidip görün. Gün batışı gibi kırmızı olur o vakit. Ateş parıltısını andırırcasına kızıl gölgeler gezinir mezarların üstlerinde. Güz rüzgarı, çimenin kuru yapraklarını döverek eser, onlardan iç çekişlere benzer bir musuki, insan seslerinden ise bir arp namesi çıkarır. Kırların ötesinde ormanın karanlığı başlar. Yanılmıyorsam, kök toplamak için ormana gittiğimiz eylül ayında bir gündü, Dolly: Duyuyor musun? demişti. İşte bu çimen türküsüdür. Durmadan bir masal söyler. Bu tepecikte yatan bütün insanların hayatını şimdiye kadar yaşamış herkesin hayat masalını bilir. Biz ölünce, bizimkini de söyleyecek.
Diğer Truman Capote Sözleri ve Alıntıları
- "Bir boğanın kışın aldığı derin nefes" sözcükleri onun hayatı nasıl gördüğünü tam olarak anlatıyordu. Endişelenecek ne vardı hayatta? Çok çalışıp "kan ter içinde kalmaya" değecek ne vardı? İnsan, gölgelerin içinde kaybolmaya mahkum bir sis bulutundan başka neydi ki?
- Çok iyi bir eğitim almadı belki, ama zaten okulda yalnızca sözcükleri tanıyıp yazmayı öğreniriz, öğrenmek istediklerimizi gerçek hayata uyarlamayı bize yalnızca HAYAT ve YAŞAMAK öğretebilir.
- Sonsuzluk ne demek biliyor musun? Bir kuşun kumsaldaki kum tanelerini tek tek okyanusun karşı kıyısına taşıdığını düşün. Kuş bütün kum tanelerini karşı kıyıya yığdığı zaman sonsuzluk daha yeni başlıyor olacak.
- Bu düşüncelerin beynini işgal etmesini izin vermemelisin, çünkü asıl düşmanın bir kurşun kadar yok edici olabilen bu kötü düşüncelerdir. Kurşunlar, kurbanlarını seçip onları hemen öldürdükleri için çok acı vermezler.
- Ağzım o kadar kuru ki yaşamak için tükürmem gerekse, yapamam.
- Ruhlar hayatı olduğu gibi kabul ederler, ama hayatın farklılıklarını da onlar yaratırlar, işte bu yüzden de başları hiç dertten kurtulmaz.
- Karım Iren eşsiz bir kadındı. Ama gene de dünyamız birleşmemişti, ruhlarımız kaynaşmamıştı. Kollarımda öldü. En son sözüm, mutlu musun Irene, demek olmuştu. Seni mutlu edebildim mi? Mutlu, mutlu, mutlu, dedi, son sözleri bu oldu. Kaçamak bir söz! Evet mi demek istedi, yoksa sadece bir yankı gibi benim sözlerimi mi yineliyordu, bir türlü anlayamadım. Onu gerçekten tanıyabilmiş olsaydım anlardım.
- İstediğiniz kadar içinizi dökün, zarardan başka bir şey çıkmaz. Unutulması gereken şeyleri anımsamak neye yarar ki? İnsanlar bazı şeyleri de içlerinde saklamalı. Ta içinizde, derindeki kendiniz, işte sizin iyi yanınız budur. Sağda solda iç yüzünü ortaya dökenden ne beklenir?
- ...ama düş kurmayan insanlar terlemeyen insanlar gibidir, içlerinde bir yığın zehir birikir.
- Bu ses, eskiden kalma masalları toplayan, anlatan çimen türküsüdür.