Kadın mektubu alınca Postacı?yı unutuyor. Şalına sarılarak bahçenin öteki ucuna doğru ağır ağır gidiyor. Zarfı açmadı. Hep böyle yapar. Bir zaman elinde gezdirir. Sanki yeni görüyormuş gibi puluna, yazısına bakar. Zarftan yayılan buğunun sıcaklığına sığınır. Ne duyar, ne düşünür, kim bilir? Ama bu mektupla buluşması, onu taşıması, okşayıp koklaması; sonra yazı masasının kütüphanenin olduğu köşeye geçmesi, zarif zarf açacağıyla incitmeden korkarak dikkatlice açması bayağı bir törene dönüş..
Diğer Mustafa Kutlu Sözleri ve Alıntıları
- Gülün ömrü de kısadır.
Bu ömrü kısa gül, herhalde koklanınca gül kokusu duyulan güldür.
Malum, ömrü uzun ama koklanınca gül kokusu duyulmayan güller de var. - Gülün ömrü de kısadır.
Bu ömrü kısa gül, herhalde koklanınca gül kokusu duyulan güldür.
Malum, ömrü uzun ama koklanınca gül kokusu duyulmayan güller de var. - Kalabalıkta kimsenin yüzü kendinin değildir, bilirsin.
- "Kalabalıkta kimsenin yuzu kendinin degildir, bilirsin"
- İstanbul böyledir."Yaşanmaz burada" der, çeker gidersin; üç gün geçmeden özlersin.
- "Ne zaman o tahta sıralara oturdum? Ne zaman o bankanın adına sırtımı verdim?" [s. 9]
- "Tâ Adem atamızdan bu yana sürüp gelen zaman bitti; mekân değişti." [s. 143]
- "Ne zaman o tahta sıralara oturdum? Ne zaman o bankanın adına sırtımı verdim?" [s. 9]
- "Tâ Adem atamızdan bu yana sürüp gelen zaman bitti; mekân değişti." [s. 143]
- Geceler gebedir, meşime-i şebden neler doğar bilemeyiz.