İşte 80'lerin tarihiyle kişisel tarih burada iç içe geçiyor. Herkesin hep birlikte her şey olmak istediği, bunun temrinini yaptığı bir andan sonra, 80'ler bu kuşağa pek çok şey vaat etti. O güne kadar feragat ettiği, ertelediği şeyleri; kurumsuzluğun verebileceği serbestliği, o zamana kadar bir misyon adına bastırdığı her şeyi. Örneğin, artık bir özel hayatı olabileceğini, çekinmeden taşralı olduğunu söyleyebilmeyi, İbrahim Tatlıses'i utanıp sıkılmadan dinleyebilmeyi, imkânlar dünyasından yararlanabilmek için illa yüksek kültürden olmak gerekmediğini. Ama bu insanların ağzında buruk bir tad da bırakmadı değil. Çünkü bütün bunlar, o güne kadar bastırılan her şey geri dönerken, kendilerini önlerinde hangi kanalları buldularsa onlarla ifade ettiler. Genç bir arkadaşım, kötülük olarak gördüğü bir işin arkasında eski bir arkadaşının olduğunu anlamış, hazmedememiş, şaşkınlık ve öfkeyle anlatıyordu. Ondan birkaç yaş büyük bir başkası sözünü kesti: Daha dur bakalım, bir gün gelecek, çevrendeki bütün kötülüklerin ardında bir arkadaşının yüzünü göreceksin.
Diğer Nurdan Gürbilek Sözleri ve Alıntıları
- Geçip giden zaman genellikle erkek, geçmişte kadındır Tanpınar'da. Erkek unutkan; kadın biriken, biriktiren, "velüt" ve "yekpare" zaman.
- 1. Okumak denen deneyimin bir yönü metni sahiplenmeye, onu kendi imgelerimize çe-virmeye itiyorsa bizi, bir başka yönü de metnin kurduğu mesafeyi kabul etmeyi gerektir. (s.11)
- 4. Yüzümüzü geçmişe dönmek, onun yüzünün bize dönmesi anlamına gelmeyebilir. (s.13)
- 5. Sanatı, " maziyi açacak bir anahtar" olarak gördü; gerçekleştirdiği ise, geçmiş kaybını, sanatı besleyen bir kaynağa dönüştürmekti. (s.13)
- 7. Şu soruyu sormuştu Tanpınar: "Neden geçmiş bizi bir kuyu gibi çekiyor?" Nerede ol-duğunu hatırlayamadığım bir yerde Nietzsche söylemişti sanırım: " İnsan bir kuyuya bakarsa, kuyu da ona bakar." Suyu çekilmiş, kurumuş bir kuyu olmalı Nietzsche'ninki. Tanpınar'ın kuyusunun dibinde ise hep bir su birikintisi vardır; tıpkı bir ayna gibi, ba-kana kendi yüzünü yansıtır. (s.15)
- 8. "Dinleyici hikâyeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasına o kadar yer eder." (s.16)
- Sanatçılar insan ruhunun doktorlarıdır. Delirtmek de iyileştirmek de onların elindedir .
- Büyürken hepimiz için birer dayanaktır sevdiğimiz yazarlar. Ebeveynlerimizden kaçıp sığındığımız, kendimiz seçtiğimiz için daha çok önemsediğimiz gerçek ebeveynlerimiz.
- Kişiye ayna tutan şeydir bakış; onu bütünleyen, tam olduğunu hissettiren şey.
- Yazarlar konuşamayanlar için de konuştuklarına inanmak ister.