İçimde uzun bir cümle var, oturup yazsam sayfalar dolduracak bir cümle.. Uzun zamandır zihnimin, adresini bir tek benim bildiğim bir sokağında oturan, komşularıyla didişmekten, mahallelinin belası olmaktan hoşlanan bir cümle.. Eşyasız evinde bir aşağı, bir yukarı doğru yürüyor.. Arada pencerelerden dışarı bakıyor. Önünü görebilmek için, elinin tersiyle dağıtıyor sigarasının dumanını. Sokağın başında konserve kutusunu tekmeleyerek çifte kale maç yapan, attığı gole kendi dilinde sevinemeyen çocukları izliyor. İçimde ölü bir yazar var. Yazdığı kitapların bir satırını bile okumayan, artık istese de okuyamayacak olan, sağ elinin işaret parmağı, sigara sarısından mürekkep moruna dönmüş, tırnakları hala uzayan, cümleleri kederli bir yazar... Arada bir düşlerime geliyor. Ne yazdığımı soruyor.anlattıklarımı dinlemeden gidiyor...
Diğer Yekta Kopan Sözleri ve Alıntıları
- Kitaplardan başka nefes alacağım balkon kalmadı gerçeklikler şehrinde. Bilinen en eski usulle süngere dalan avcıdan farkım yok, öyle dalıyorum yazının okyanusuna. Her vurgunda, bir sonraki kitaba açıyorum ciğerlerimi. Parçalansa bedenim korkmam, kaç kere yeniden çizdim kendimi defterlerime.
- Değil mi ki rüyalar, gün boyu sakatlanan zihinlerimizin koltuk değnekleri.
- Hep aynı şeyi yaptın bir şeylerin biraz ters gitmeye başladığını hissettiğin anda kendi dünyana kaçtın bazen düşünürdüm biliyor musun? sanki bilmediğim bir yerde bir dünyan vardısenin. hani böyle fantastik filmlerde olur ya konuşan ağaçlar takım elbise giymiş tavşanlar kendi kendine yazan kalemler..anladın işte belkide o çoçuksu hallerın yüzünden böyle düşünüyordum.Benim hergün kavga dövüş içine aldığım gerçek hayat ne zaman üstüne gelse oraya kaçardın işte .Hemde beni yanına almadan.Gitmen değildi beni üzen,beni götüremeyecek kadar korkak olmandı.Senin gidişlerin kaçışların bile hayaliydi.Ben bunu başaramıyordum.Kendimi gerçeklikten koparamıyordum.O yüzden ben gerçekten gidiyorum.Çünkü bana başka seçenek bırakmadın.
- Oysa yağmurda ıslanmanın verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur. İnsan olmaktan utanmadığın tek andır, ağaçlar gibi, çiçekler gibi, köpekler, kuşlar, kediler, bildiğin-bilmediğin bütün hayvanlar gibi ıslandığın an. Doğanın bir parçası olduğunu hissedersin. Manzaraya dışarıdan bakan kibirli insanlardan uzakta, o manzaranın bir parçası olursun. Irkının kendini beğenmişliğini unutur, bir böcek kadar özgür, sunarsın kendini doğaya. Yalan yoktur o anda. Aldatma yoktur.
- "Sırılsıklam olmuş bir köpek geçti yoldan. Bir ara durup bana baktı. Arka ayağıyla kulağını kaşıyıp devam etti hayatına. Hiçbir zaman o kadar özgür davranamayacağımı düşündüm. İnsanım ben çünkü. Her gün giyinmek, her gece soyunmak zorunda olan bir insan..."
Yekta Kopan - Aile Çay Bahçesi - Şu anda, tam da şu anda, ruhumu silkeleyen öpüşünü hatırlamaya çalışıyorum.
- Sen, ey fısıltılı şarkı, ardında hesaplaşması bitmeyen bir tarçın kokusu bırakıp gittin ya, işte o geceden beri lanet okuyorum aklını çelen yıldızların puştluğuna. Göz kırpmasalardı sana, düşmezdin gecenin idam etmeyi seven karanlığına.
- Bu yorgun saatlerde değil, gün ışığının tazeliğinde sev beni. Bu gece değil, yarın sabah öp beni.
- Kitaplardan başka nefes alacağım balkon kalmadı gerçeklikler şehrinde. Bilinen en eski usulle süngere dalan avcıdan farkım yok, öyle dalıyorum yazının okyanusuna. Her vurgunda, bir sonraki kitaba açıyorum ciğerlerimi. Parçalansa bedenim korkmam, kaç kere yeniden çizdim kendimi defterlerime.
- Değil mi ki rüyalar, gün boyu sakatlanan zihinlerimizin koltuk değnekleri.