İyilikseverlik, gerçek bir ruh erdemi olmaktan çok, kibrin bir kusurudur; çalım satarak hemcinslerini teselli etmektir, asla iyi bir davranışta bulunmak gibi bir bakış açısı yoktur; verilen bahşişin iyice bir reklamı yapılmazsa çok öfkelenilir.
41
Diğer Marquis de Sade Sözleri ve Alıntıları
- Yaşananları anlatmanın veya bunlardan yakınmanın bana hiçbir faydası olmuyor; bu nedenle, sana mektuplarımı okuduğunda, bana da bu satırları yazdığım süreçte azap çektirmemeleri için, bundan böyle burada olanlardan hiç sana söz etmeyeceğim.
- Beni gönül borcu altında bırakan kişinin gözleri her üzerime çevrilişinde neden aşağılanmama izin vermeliyim?
- Beni gönül borcu altında bırakan kişinin gözleri her üzerime çevrilişinde neden aşağılanmama izin vermeliyim?
- İnsanın anlaşılmayan şeye inanması tamamen imkansızdır çünkü kavramak ile inanmak arasında dolaylı ilişkiler olmalıdır; kavramak inancın besinidir.
- Hakim olmama izin vermediği bir tercihin sonucunda beni cezalandırıyor. Beni sırf cezalandırmanın zevkine varabilmek için yaratmış gibi gözüküyor.
- Ölmek, düşünmeyi, hissetmeyi, zevk almayı, acı çekmeyi bırakmaktır: fikirlerin de seninle birlikte yok olacaktır; acıların ve zevklerin mezarda senin peşinden asla gelmez. Dolayısıyla ölümü, kaygılarını besleyecek şekilde huzurlu düşün, ölümü sakin bir gözle görmeye kendine alıştır, huzurunun düşmanlarının sana aşılamaya çalıştıkları sahte korkulara karşı kendini teskin et.
- İnsanın ruhu evrensel ruhun, yani evren Tanrı'sının bir uzanımıysa, ödüllendirilmeyi ya da cezalandırılmayı nasıl hak edebilir?
- Evren kendi gücüyle hareket etmektedir ve doğanın doğaya içkin sonsuz yasaları, bir ilk neden (Tanrı) olmadan da, gördüğümüz her şeyi üretmeye yeterlidir; maddenin sürekli hareketi her şeyi açıklıyor: Daima hareket halinde olan şeye bir devindirici arama ihtimali nereden kaynaklanıyor?
- Her ilke bir yargıdır, her yargı bir deneyimin sonucudur ve deneyim ancak duyuların harekete geçirilmesi yoluyla elde edilebilir; dolayısıyla, dini ilkeler kesinlikle hiçbir şeye dayanmaz ve asla doğuştan değildir. Anlaşılması en güç şeyin en önemli şey olduğuna aklı başında insanları nasıl oldu da ikna edebildik? Onları müthiş korkutarak; insan korktuğunda akıl yürütemez; çünkü bu insanlara özellikle kendi akıllarından sakınmaları öğütlendi ve insanın bir kez aklı karıştığında her şeye inanır ve hiçbir şeyi incelemez. Tüm dinlerin iki temeli cehalet ve korkudur. İnsanın Tanrı karşısındaki kararsızlığı onu tam da dine bağlayan güdüdür. İnsan karanlık içindeyken hem fiziksel hem moral olarak korkar; korku onda alışkanlık halini alır ve ihtiyaca dönüşür: ümit edeceği ve endişe duyacağı bir şey kalmadığında kendinde bir şeylerin eksik olduğuna inanır.
- Ceza almamış ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur.