istenen paranın yarısı elindeydi, ama geri kalan kırk rubleyi nereden almalı? Akakiy Akakiyeviç, düsündü, tasındı, suna karar verdi: Gündelik masraflarını hiç olmazsa bir yıl kısmalıydı; aksamları çay içmeyi bırakacaktı, geceleri mum yakmayacaktı, bir isi olursa ev sahibinin odasına gidecek, oranın ısığında çalısacaktı; sokakta, taslar üzerine, kaldırımlar üzerine, dikkatlice, hafifçe, ayağının ucuna basarak yürüyecek, böylece pençelerini çabuk eskitmeyecekti; çamasırcı kadına elden geldiğince seyrek çamasır yıkatacak, çamasırlarının çok kirlenmemesi için de eve gelir gelmez soyunacak, yalnızca pek eski, ama zamanın bile esirgediği pamuklu hırkasını giyecekti. Doğrusu ilk önce bu gibi sıkıntılara katlanmak ona zor geldi, ama zamanla yavas yavas alıstı; isler yoluna girdi; aksamları aç açına yatmaya bile enikonu alısmıstı. Ne çıkar, ruhu besleniyordu; evet, içinde dikilecek paltonun asla silinmeyen düslemi yasıyordu. Sanki bütün yasamı, o zamandan beri daha olgunlasmıstı; sanki evlenmisti; sanki artık yalnız değildi; sevimli bir es, yasam yolunda onunla birlikte yürümeyi kabul etmisti; bu arkadas da kalın pamuklu, sağlam, yepyeni bir astar üzerine dikilen paltosundan baska bir sey değildi.
Diğer Nikolay Vasilyeviç Gogol Sözleri ve Alıntıları
- Odasinin pencerelerine ic karartici, donuk bir isik vuruyordu. Odasi eskisi gibi ayni duzensizlik, insana hüzün veren boz renkli aydinlik icindeydi... Of, gercek ne igrencti!
- "Kentin birinde aptal bir adam yaşardı diye yazacak olsanız, bunu hemen kendi kişiliğine yönelik bir saldırı olarak gören bir saygıdeğer yurttaş öfkeyle yerinden fırlayıp, "Ben de bir adam olduğuma göre, ben de bir aptal mıyım yani?" diye terslenir."
- Beni en çok kaygılandıran, yarın insanların yüz yüze kalacakları olay. Belki inanmazsınız, ama sabah 7'de Dünya Ay'ın üstüne oturacak. Ünlü İngiliz kimyacısı Wellington da eserinde belirtmişti bunu. Ne yalan söyleyeyim, Ay'ın narin, dayanıksız yapısını düşündükçe büyük bir tedirginlik duyuyorum. Şu Ay denen nesneyi Hamburg'da yapıyorlar, fakat pek de ahım şahım bir şeye benzemiyor. İngiltere bu konuda ağırlığını niçin koymuyor, anlamıyorum. Ay'ı yapan topal bir fıçıcıymış, aptal herifin işten anlamadığı nasıl da belli. Kullandığı katranlı halatların üstüne yeterince bezir yağı sürmediği için yeryüzünü berbat bir koku kapladı, burunlar tıkansa yeridir. Öte yandan, bu derece nazik, ince yapılı Ay, insanların orada barınmasına da elverişli değildir. O yüzden sadece burunlar yerleşebilmiştir oraya. Kendi burnumuzu göremeyişimizin tek nedeni de bu işte. Dünya'nın ağır bir cisim olduğunu, Ay'ın üstüne çökünce burunların pestile döneceklerini düşününce öyle tasalanıyorum ki...
Gogol-bir delinin hatıra defteri - Beni en çok kaygılandıran, yarın insanların yüz yüze kalacakları olay. Belki inanmazsınız, ama sabah 7'de Dünya Ay'ın üstüne oturacak. Ünlü İngiliz kimyacısı Wellington da eserinde belirtmişti bunu. Ne yalan söyleyeyim, Ay'ın narin, dayanıksız yapısını düşündükçe büyük bir tedirginlik duyuyorum. Şu Ay denen nesneyi Hamburg'da yapıyorlar, fakat pek de ahım şahım bir şeye benzemiyor. İngiltere bu konuda ağırlığını niçin koymuyor, anlamıyorum. Ay'ı yapan topal bir fıçıcıymış, aptal herifin işten anlamadığı nasıl da belli. Kullandığı katranlı halatların üstüne yeterince bezir yağı sürmediği için yeryüzünü berbat bir koku kapladı, burunlar tıkansa yeridir. Öte yandan, bu derece nazik, ince yapılı Ay, insanların orada barınmasına da elverişli değildir. O yüzden sadece burunlar yerleşebilmiştir oraya. Kendi burnumuzu göremeyişimizin tek nedeni de bu işte. Dünya'nın ağır bir cisim olduğunu, Ay'ın üstüne çökünce burunların pestile döneceklerini düşününce öyle tasalanıyorum ki...
Gogol-bir delinin hatıra defteri - ''Artık dayanacak halim kalmadı. Tanrım! Neler yapıyorlar bu adamlar bana!.. Duymuyor, görmüyor, dinlemek istemiyorlar beni. Ne yaptım onlara?..Neden eziyet ediyor, benim gibi zavallıdan ne istiyorlar, ne verebilirim onlara? Hiçbir şeyim yok...Bittim artık, dayanamayacağım...İşkencelerinden başım ateşler içinde yanıyor,her şey dönüyor gözlerimin önünde...Yok mu beni buradan kurtaracak biri? ''
- Elveda çocukluk, elveda oyunlar, her şeye , her şeye elveda!
- Unutulmuş ıssız bir köşede rastlanılan bir insan, sıcacık konuşmasıyla insana benliğinin bozuk yollarını, sığınılacak bir köşeciği, zamanı, insanların aptallıklarını, yalancılıklarını unutturabilir.
- Odasinin pencerelerine ic karartici, donuk bir isik vuruyordu. Odasi eskisi gibi ayni duzensizlik, insana hüzün veren boz renkli aydinlik icindeydi... Of, gercek ne igrencti!
- "Kentin birinde aptal bir adam yaşardı diye yazacak olsanız, bunu hemen kendi kişiliğine yönelik bir saldırı olarak gören bir saygıdeğer yurttaş öfkeyle yerinden fırlayıp, "Ben de bir adam olduğuma göre, ben de bir aptal mıyım yani?" diye terslenir."
- Beni en çok kaygılandıran, yarın insanların yüz yüze kalacakları olay. Belki inanmazsınız, ama sabah 7'de Dünya Ay'ın üstüne oturacak. Ünlü İngiliz kimyacısı Wellington da eserinde belirtmişti bunu. Ne yalan söyleyeyim, Ay'ın narin, dayanıksız yapısını düşündükçe büyük bir tedirginlik duyuyorum. Şu Ay denen nesneyi Hamburg'da yapıyorlar, fakat pek de ahım şahım bir şeye benzemiyor. İngiltere bu konuda ağırlığını niçin koymuyor, anlamıyorum. Ay'ı yapan topal bir fıçıcıymış, aptal herifin işten anlamadığı nasıl da belli. Kullandığı katranlı halatların üstüne yeterince bezir yağı sürmediği için yeryüzünü berbat bir koku kapladı, burunlar tıkansa yeridir. Öte yandan, bu derece nazik, ince yapılı Ay, insanların orada barınmasına da elverişli değildir. O yüzden sadece burunlar yerleşebilmiştir oraya. Kendi burnumuzu göremeyişimizin tek nedeni de bu işte. Dünya'nın ağır bir cisim olduğunu, Ay'ın üstüne çökünce burunların pestile döneceklerini düşününce öyle tasalanıyorum ki...
Gogol-bir delinin hatıra defteri