İslam ahlakı ne yasak şeylerin neler olduğunu öğretmek, ne de susuzluğumuzu giderecek bütün suları kuşatan duvar olmak istemez. Bizden istediği tek şey sınırları geçmememiz (Kur'an'da çok sık bulunan kavram), mutluluk ve eğlencelerin sağlıklı ve temiz olmasını, kadınlara gelince de onlara azgınlar gibi değil iffetli kocaları olarak yaklaşmamızı istemektedir (Nisa, 34).
İslam arzuların yok edilmesi değil, kontrol edilmesini ister. Seksin boğulmasını değil, seks disiplini talep eder. İslam'a göre doğanın olduğu yerde şeytan değil Allah ve Onun eseri vardır. Bu sebeple İslam, sadece ibadet, fedakârlık, tevbe (itiraf), zühd, iyilik ve sevgi kavramlarıyla ifade edilemez. Beden, iktidar, mücadele, adalet, sağlık, ilim, ödül ve güç kavramlarının kullanılması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Fakat İslam'ı hakikaten anlamak, bu kavramları, batı medeniyeti insanının duyduğu ve anladığından farklı şekilde kavramak da şarttır.
Abdest basit bir yıkanma ve zekât da sadaka (batıda tercüme edildiği ve anlaşıldığı gibi) olmadığı gibi, İslam'ın bu dünyayı kabul etmesi ve benimsemesi de batı tarzı bir materyalizm değildir. Bir din bu dünyayı düzenlemeye davet etmekle kendini aştığı vakit, o zaman mücadele, refah ve güç kavramları, aşkın ve mutlak bir şeyin özelliği olan bir çeşit ahlakî mana kazanırlar.
Hayat karşıtlığını önermeyerek İslam özel hayatın, zevkin hatta seksin, sınırlar dâhilinde kalmasını sağlamıştır. Bu İslam toplumunun milyonlarca yığınları için tek bir gerçekti ve gerçek olarak kaldı. Azgınlık ve aşırılık, sadece halkın çok azını oluşturan fakat edebiyatta dengesiz veya dışlayıcı bir biçimde yer alan yüksek tabakalarda ve saraylarda vardı ve bu durum basit okuyucu nezdinde İslam toplumlarının genel ahlakî durumları ile alakalı hatalı bir tesir yaratabilir. Aynı zamanda İslam tarihi esnasında püritenizm (yobazlık) ve ahlaksızlıktan da bahsedilmektedir. O durum çelişki değildir: Sıkı takip, sertlik ve püritenizm ezici çoğunluk olan normal insanların evlerinde, fuhuş ise saraylarda mevcuttu.
Bedenin, seks ve arzuların yok edilmesi için aşırı talepler normal insanın imkânları dışındadır ve tam tersi bir sonuca; bazı çeşitlerinin batıda görülmeye başlayan seks seline götürebilir. Kierkegaard, Hıristiyanlığın antierotik duruşu sebebiyle cinsel problem yarattığını söylüyordu, Deniş de Rugemont ise (Aşkın Mitleri) erotiğin, asırdan aşıra devamlı olarak normal insanların talepleri ile çatışan, sadece Hıristiyanlık normları ve Hıristiyan ahlakıyla sarsılan Avrupa'da karmaşıklığa sebebiyet verdiğini söylüyordu. Aslında, Avrupa toplumu aynı anda, aşırı antierotik olan Hıristiyan ve yaşanması gereken tek ve biricik hayatın varlığına inanan materyalist, iki, birbirine karşıt olan ideolojinin etkisiyle gelişiyordu. Hıristiyanlığa dayalı olan alternatifin ulaşılmaz olduğu ortaya çıktığı için, pratikte, bunun böyle olduğunun ne ölçüde kabul edildiğine bakılmaksızın, ikinci (materyalist) düşünce galip geldi. İslam, diğer birçok meselede olduğu gibi, cinsel hayat hususunda da orta yolu araştırıp buluyordu. O, olabilirlik felsefesi idi ve öyle kaldı.
Diğer Aliya İzzetbegoviç Sözleri ve Alıntıları
- Muhammed (s.a.v) güzeldi, fakat manken değildi. İyi idi fakat, enayi değildi. Cesurdu fakat, acımasız değildi. Akıllı idi, fakat filozof değildi. Basiretli fakat, hayalperest değildi. Israrcı idi, fakat inatçı değildi. Bilge fakat, ukala değildi. Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- Muhammed (s.a.v)güzeldi,fakat manken değildi.İyi idi fakat,enayi değildi.Cesurdu fakat,acımasız değildi.Akıllı idi ,fakat filozof değildi.Basiretli fakat,hayalperest değildi.Israrcı idi,fakat inatçı değildi.Bilge fakat,ukala değildi.Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- sarhoşlar arsında ayık bir adamın bulunması komik bir durumdur çünkü sarhoşlar topluluğunda sarhoşlar çoğunluktadır ve normalliğin ölçüsünü onlar koyar. böyle bir toplulukta ayık bir adam anormal görülecektir.
- Arap harflerinin kaldırılmasıyla Türkiye için, yazıda korunan geçmişin bütün nimeti kaybolmuş oldu. Birçok diğer "paralel" reformlarla beraber, yeni Türk nesli kendini manevi dayanaktan yoksun ve adeta bir çeşit manevi boşluk (vakum) içinde buldu. Türkiye kendi "hafızasını", geçmişini kaybetti. Bu durum kime gerekli idi?
- "Saraybosna'da şehrin eski kısmında toplam 200 m. bir mesafe içinde Gazi Hüsrev Paşa Camii, eski Ortodoks Klisesi , Katolik Katedrali ve Yahudi Sinagogu bulunmaktadır. Bu kültürümüzdür, bu biziz."-Aliya İZZETBEGOVİÇ, Tuzla 1994-
- "ilim adamları sadece kendi devirlerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler"
- İnsan, yaptığı değil, herşeyden önce istediği, meylettiği şeydir.
- Hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.
- Şu paradoks nasıl izah edilebilir: Kazılar sırasında karşılıklı bir münasebet içinde bulunan veya muayyen bir gayeye uygun bir şekilde düzenlenmiş iki taşa rastlandığında, bunların çok eski bir zamanda yaşamış insanların bir eseri olduğu kanaatine varırız. Fakat bu taşların yanında bir insan kafatası bulunursa -ki taştan yapılan bir aletten namütenahî daha mükemmeldir- o zaman kafatasının şuur sahibi bir varlığın eseri olduğu tasavvuruna yanaşmak bile istemeyiz. O kadar mükemmel bir şekilde yapılan kafatası veya iskelet, aklın yahut şuurun tavassutu olmadan kendiliğinden veya tesadüfen oluşmuş (!) Allah'ı inkâr etmekte insan ne kadar inatçıdır, değil mi?
- "Psikolojik bakımdan bilhassa ilginçtir ki, durumları ne kadar iyi olursa, insanlar o kadar çok sıkıntılı olurlar" diyor, bir Amerikan psikologu.