İnsanların birbirlerine aşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi. Sanki bir insana değil de, bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi! Ben gece gündüz hissettiklerimi, kızı, birlikte neler yapabileceğimizi, ona neler anlatabileceğimi düşünürdüm. Düşünmediğim zamanlarda da bunları gerçekleştiriyor olurdum. Belki de obsesif kişiliğimden kaynaklanan bir tavırdı. Tabii korkup kaçan onlarca kız oldu böyle davrandığım için. O kadar kolay hayatımı onlarla doldurabiliyordum ki menüdeki tatlıdan çok, tek başına ve sürekli yenilen bir ana yemek gibi oluyorlardı. Soruyorlardı bazen. 'Benimle değilken ne yapıyorsun?' İlk önceleri utanıyordum 'hiçbir şey' demeye. Sonra açıkça söylemeye başladım. 'Ben hiçbir şey yapmıyorum. Bazen sen farkına varmadan evini gözetliyorum. Seni takip ediyorum. Buluşma yerimize sabahtan gelip dokuz saat bankta oturarak seni bekliyorum...' gibi itiraflarda bulunmaya başladım. Gözlerindeki o dehşeti hala anımsayabiliyorum. İçlerini büyük bir korku kaplardı itiraflarımı duymaya başlayınca. Karşılarında tanıdıkları sandıkları adamların, sokakta yanlarından geçen herhangi biri kadar deli olma ihtimalinin farkına varırlardı. Aşkın, sevginin, ilişkinin ya da adı her neyse kontrolden çıkması genellikle buğulu gözlerle söylenen 'görüşmesek daha iyi olur...' sözleriyle noktalanırdı. Aşık oldukları halde okullarına, işlerine giden, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi davranan insanlardan hep iğrenmişimdir. Midemi bulandırır vasat sevgililer. Tabi aslında onları da anlamak gerek! Ait oldukları burjuva sınıfının bir gereği olarak kontrolsüz hareketin en büyük düşmanı olmaya mecbur bırakılmışlardır. Kontrolsüzlük, anormallik, farklılık, bütün bunlar korkutucu gelir burjuvaya. Hatta Leon Bloy'un yazdığı gibi: 'Burjuva ilk gelen olmaktan utanç duyar! Bir davete ilk gelen olmak kadar çirkin bir şey yoktur.'
İlk gelmek anormal olan her şeyi yapmakla eşdeğerdir. Ne ilk, ne son! Ortalarda bir yerlerdedir vasat sevgililer de. Dengeli hayatlarını, kimya formülü gibi çözdükleri dostları, sevgili, aile, iş denklemini her sabah yataklarından kalkarken kafalarında yeniden kurarlar. Sağlıklı hayatın sırrı sağlam kahvaltı değil, sağlam bir günlük programdır. Karıştırılmamalı hiçbir şey! Hepsinin yeri ayrı.
Denge, insanoğlunun icat ettiği en vahşi kavramdır. İp cambazının kendini en iyi hissettiği an, kendini ağa bıraktığı andır oysa. Sırat köprüsünden beslenmeye kadar denge her yerdedir. Dünyanın en sağlam alarm sistemi. Bütün denge(siz)lere karşı. En ufak hareket, yanlışa duyarlı... Oysa hayatlarının belli dönemlerinin her saniyesini aşka verebilenlerse gerçekten yaşarlar. Sadece sevgilileri ve kendileri. Başka hiçbir şeyle ilgilenmezler. Yüzde yüz aşk! Dengesizlik, gerçek duygusunun ve gerçeğin tek kapısıdır.
Diğer Hakan Günday Sözleri ve Alıntıları
- "Her şeyi düşünebilir, her şeyi hayal edebilir, ancak sadece seçtiklerini gerçekleştirebilirsin.
Düşünce şeytandan, davranış Tanrı'dandır.
Hangi düşüncenin davranışa dönüşeceğine karar verense insandır." - Aynı yüzdeki iki gözün arasında bile bakış açısı farkı vardı.
- Benimle savaşma!
Çünkü kazanırsan, kaybedersin. - Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır
Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı
Birlikte , iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz. - Hepimizin de gideceği yerler var ama zaten biz o yerlerden geliyoruz
Dolayısıyla geldiğimiz yerle gideceğimiz yer arasında sıkıştık - Her meziyetin bir eziyeti vardır.
- Hayal gerçeğe katlanmak için gereklidir.
Temel gıda, giyinme ve barınma gibi bedene yönelik harcamalar eti, hayaller ruhu doyurur. - İnsanın en zor dayanabildiği çalışma koşulu olan tekrar, sağlıklı bir aklın ani ölümüne neden olur.
- Kelimeler taş,ağızlar sapan olduğunda sakin olmak şarttı.
- Kelimeler taş ağızlar sapan olduğunda sakin olmak şarttı.