İnsanlar delidir! Neyi niçin yaptıklarını bilmezler. Beyinlerinde bir diktatör vardır, onları hormonları yönetir ama bunun farkında olmazlar, kendi iradeleriyle davrandıklarını sanırlar. Belki Arzu'nun durmadan kocasını sevdiğini söylemesi, kendini ikna gereğinin bir sonucuydu. Belki de nefret ediyordu adamdan. Belki öyle bir adamla evlenmiş olduğu için başkalarına giderek cezalandırıyordu onu.
Aşk dünyadaki en tehlikeli, en öldürücü duygudur.
Her genç insan gibi aşk konusu çok ilgisini çekiyordu, aşkı mutlulukta ulaşılacak en son nokta olarak görüyordu.
Aşk denen şey bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir; dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar; öldürür ötekini. Aynı anda çakıp sönen bir şimşeğe benzer. Geceleyin saklar, şafakta zapt edilecek olan kaleyi. Çünkü dayanacak güç yoktur karşısında.
Aşklarına karşılık bulamadıkları için intihar eden kadınlar ve erkekler mi istersin, Kıbrıs kralı gibi içini yiyip bitiren yersiz kıskançlık krizleri sonunda çok sevdiği karısını elleriyle boğup öldürenleri mi, hapse düşenleri mi, toplu katliam yapanları mı, güzel Helena yüzünden çıkan büyük savaşı mı, düelloda ölenleri mi, işkencede sevgilisinin adını söylememek için dişleriyle dilini koparıp atanları mı, delirenleri, tımarhaneye düşenleri mi, bütün itibarını ayaklar altına alanları mı, yok olan servetleri mi?
İnsanın iradesini elinden alır da ondan. Seni yönetmeye başlar, mantık kaybolur, doğru dürüst düşünemezsin bile. Birine aşık olmak, gözü bağlı olarak, bir uçurumun kıyısında yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilemezsin. Sonu ölümde olabilir, cinayet de, intihar da.
Her korktuğunu yapmak, korku yolunda aşama aşama ilerlemek bir alışkanlık olmuştu onda. Sanki sürekli bir cesaret sınavına giriyor gibiydi. Birkaç kez daha denize gelsek, mutlaka derinlere gitmek için zorlardı kendini.
Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden her şeyi ve herkesi sevmek. O noktada sahiplenmek biter, saf aşk kalır.
Beynin durmadan hormon salgılıyor ve bu yaşta yoğun biçimde bu hormonların etkisi altındasın. Sen özgür olduğunu, kararlarını kendinin aldığını sanıyorsun ama mutlak bir kölesin aslında. O küçük bir soğana benzeyen organın kölesi. Neslin devamı için sana çocuk yaptırmak istiyor. Bunun içinde çiftleşip çocuk yapacak uygun bir erkek arayışı içindesin. Yana yakıla bebek istediğini sanıyorsun ama aslında isteyen sen değilsin; o. Sonra o ihtiyaç ortadan kalkıverir. Bebeği yaptıktan sonra da hipofiz, seksten çok, beslenme, koruma, sahip çıkma talimatları yağdırır. Ta ki menopoza kadar.
Diğer Zülfü Livaneli Sözleri ve Alıntıları
- - Güzel bir şeye bakınca ağlar mı insan?
"Ağlarmış demek ki" dedim. "Buna güzellik mi diyeceğiz, başka bir şey mi bilmiyorum ama bu kadarı insan yüreğine ağır geliyor, kaldıramıyorsun. Ona bakarken Mevlana'nın sizeleri gelmişti aklıma: Bu aşka ilahi diyemem korkarım / İnsani diyemem utanırım." - ?' Bir gün dediklerimi değil,demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma!Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar mı zor? İlle de,ben bu hayattan bıktım,türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde,bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri...Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra,sarılmanın ne anlamı kalır! Olmayacak duaya amin deme duygusunu yaşıyorum sürekli. ?'
- ?' İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. ?'
Bu sözün altında derin bir acı olduğunu hissettim. Ama herhangi bir şey söylemedim. Çünkü etrafını seyrederken,sanki benimle değil de kendi kendine konuşur gibi söylemişti.Kısa bir sessizlikten sonra sözüne devam etti :
? Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin. ?' - ?' Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına,ama unutma ki iyilik yapmak isteyenlerde çıkacak.Kimi insanın yüreği karanlık,kiminin ki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! DÜNYANIN KÖTÜLERLE DOLU OLDUĞUNU DÜŞÜNÜP KÜSME,HERKESİN İYİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜP HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA!.. ?'
- Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.
- İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. ?'
Bu sözün altında derin bir acı olduğunu hissettim. Ama herhangi bir şey söylemedim. Çünkü etrafını seyrederken,sanki benimle değil de kendi kendine konuşur gibi söylemişti.Kısa bir sessizlikten sonra sözüne devam etti :
? Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin. ?' - İnsan soyu zayıf, kırılgan, ölümlü, her tür hastalığa, kazaya, acıya açık ama kendini avutarak yaşıyor, bunları unutuyor. İşte anahtar kelime bu; hayatın özü büyük sırrı; olmazsa olmazı; unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.
- Hikayeler nerde başlar, gerçek nerede biter?
- İnsanın en kötü yalanı kendine karşı olanıdır.
Aşkın gözü kapalı uçurum keenarında yürümek olduğunu bilen biri aşık olur mu hiç?
Bilen insan bilmiyormuş gibi yaşayamaz. - Ey benim şahım; hayatımı bağışladın ama
karşılığında hikâyelerimi çaldın benden.
Oysa ben sadece hikâyelerde yaşayabilirdim.
Şimdi onlar tükendi ve benim hikâyem de sona erdi.