Hız, arabada oturup kendini ileri fırlatmanın keyfi, işin özüydü. Bunun yeri her şeyden ayrıydı, ne pahasına olursa olsun giderilmesi gereken bir açlıktı. Çevresindeki hiçbir şey bir andan uzun sürmüyor ve bu anlar peş peşe geçerken, sanki varlığını sürdüren yalnızca kendisi oluyordu. Bir değişiklikler girdabındaki tek sabit nokta oydu; dünya kendi içinden hızla geçip kaybolurken kıpırtısız duran tek cisim oydu. Araba onu her türlü incinmeden sakınan bir yer, kendisine hiçbir şeyin zarar veremeyeceği bir sığınak oldu. Yol aldığı sürece, sırtında hiçbir yük duymuyor, eski yaşantısının en ufak zerresi bile onu rahatsız etmiyordu. Aklına anılar gelmiyordu demek değil bu; ama bu anılar artık o eski acıyı vermiyordu. Belki müziğin de rolü vardı bunda; direksiyon başındayken aralıksız dinlediği Bach, Mozart ve Verdi teyplerinden gelen sesler, sanki onun varlığından çevreye yayılıp her yanı yıkıyor, görünür dünyayı kendi düşüncelerinin yansımasına dönüştürüyordu. (15)
Diğer Paul Auster Sözleri ve Alıntıları
- "Paul, sana söylemek istediğim bir şey var. Elli yedi yaşındayken kendimi yaşlı hissederdim. Şimdi yetmiş dördümde kendimi o zamankinden daha genç hissediyorum."
- Adam "Unutma Charlie," demiş "işemek için hiçbir fırsatı kaçırma." Çağların bilgeliği işte böyle kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
- İyi uyudunuz mu, diye sorar, kadın.
Emin değilm, diye cevap verir, bay Boş. Dürüstçe söylemek gerekirse, uyuyup uyumadığımı hatırlayamıyorum.
Bu güzel. demek ki, tedavi cevap veriyor. - Amacım, on dört yaşın nasıl da savunmasız bir yaş olabileceğinin altını çizmek. Ne tam olarak çocukluktan çıkmışsınızdır ne de bir yetişkinsinizdir, ne olduğunuzla ne olacağınız arasında sürekli gidip gelirsiniz. Örneğin ben, Birinci Ligde onamaya hakkım olduğunu düşünecek kadar küçük, ama tanrının varlığını sorgulayacak kadar büyüktüm. Komünist Manisfeto'yu okumuştum, yine de Pazar sabahları oynatılan çizgi filmleri seyretmekten hoşlanıyordum.
- Kitaplar tehlikeli değildir, diyordu kendi kendine; kitaplar onları okuyanlara sadece keyif ve mutluluk verir, insanların kendilerini yaşama ve birbirlerine daha bağlı hissetmelerini sağlardı; dünyanın öteki ucundaki ülkenin başındaki sakallı, eğer İngiliz'in kitabına karşıysa, yapacağı tek şey kitabı okumayı bırakıp bir yere kaldırmak ve sonra da unutmaktı.
- Amacım, on dört yaşın nasıl da savunmasız bir yaş olabileceğinin altını çizmek. Ne tam olarak çocukluktan çıkmışsınızdır ne de bir yetişkinsinizdir, ne olduğunuzla ne olacağınız arasında sürekli gidip gelirsiniz. Örneğin ben, Birinci Ligde onamaya hakkım olduğunu düşünecek kadar küçük, ama tanrının varlığını sorgulayacak kadar büyüktüm. Komünist Manisfeto'yu okumuştum, yine de Pazar sabahları oynatılan çizgi filmleri seyretmekten hoşlanıyordum.
- Kitaplar tehlikeli değildir, diyordu kendi kendine; kitaplar onları okuyanlara sadece keyif ve mutluluk verir, insanların kendilerini yaşama ve birbirlerine daha bağlı hissetmelerini sağlardı; dünyanın öteki ucundaki ülkenin başındaki sakallı, eğer İngiliz'in kitabına karşıysa, yapacağı tek şey kitabı okumayı bırakıp bir yere kaldırmak ve sonra da unutmaktı.
- ...yıllar geçtikçe daha çok güçlenmiyoruz. Kederlerin ve acıların birikmesi daha fazla kedere ve acıya katlanabilme kapasitemizi azaltıyor, keder ve acı kaçınılmaz olduğu için de, geç yaşta karşılaştığımız ufak bir aksilik bile gençliğimizdeki trajedi kadar etkili oluyor. Bardağı taşıran son damla.
İnsan vücudu, başka insan vücutları olmadan varolamaz. - Bir yerden başlarsın, o noktadan ne kadar uzaklaştığını sansan da sonunda yine başladığın yere dönersin. Senin beni kurtarabileceğini sanmıştım, kendimi sana ait kılabileceğimi, oysa ben yalnızca onlara ait oldum. Gördüğüm düş için sana teşekkür ederim David....
sayfa 294 Yanılsamalar Kitabı /Paul Auster - Hikayeler hep böyledir zaten. Bir bakarsın hiç bir şey yoktur ortada.Bir bakarsın gelmiştir bile , senin içine yerleşmiştir. sayfa ; 237 sevdiğim bir cümle.."