Hiçbir şey demedim. İzledim onu. Hatta bir sigara yaktım. Ben susarken ve o bağırarak ağlarken, ilk kez gerçekten konuşuyormuşuz gibi geldi bana. Hoşuma gitti. Biraz benden de bulaşmış bu kıza, anladım. Bunun ortaya çıkması için başarısız bir evlilik -bunun başarılısı da mı var?-yaşaması gerekiyormuş demek. Yerde kereviz ve havuç parçalarının üstünde bağırmaktan sesi kısılmış bir halde, ana rahmindeki bebek misali büzülmüş sessizce hıçkırıyordu. Kalkıp yanına gittim. ?Kınalı kuzum demek istedim bu sefer yüksek sesle, sarılmak hatta. (Aman Allah'ım, daha neler.) Çok güldüm kendime. Anne olmak ne garip bir şey. Sen kalk yılların emekli mimarı, yıllarca ne dirsekler çürütmüş, ne evler çizmiş kadın, kızın bir sinir krizi geçiriyor diye -yoksa yalnızlık mı gelir yine?-hemen indir yelkenleri suya. Utanmasam gözleme falan da açacağım mutlu olsun diye. Daha neler! Kendimi topladım, saçlarımı düzelttim aynada. Bunu o istedi. Yalnız kalmayayım diye bir ömürden ödün veremem ya. Hem daha gencim. Belki bulurum orta yaşın biraz üstünde -hem esmer hem de az pazılı olsun, Emin Efendi'ye benzemesi tercihimdir bir yakışıklı. Benden geçmedi daha küçük hanım. Sen yat bakalım yerde, hıçkır durmaksızın. Sünepe baban gibi iç çeke çeke ağla. Annen daha neler yapacak bir bilsen.
Diğer Yalçın Tosun Sözleri ve Alıntıları
- "kimseye, kendine bile tüm hayatını anlatmamalı insan.çünkü bu kötülüğü hiç kimse hak etmiyor."
- "kimseye, kendine bile tüm hayatını anlatmamalı insan.çünkü bu kötülüğü hiç kimse hak etmiyor."
- "Neden uyuyup da uyanamıyorum ? Her sabah aynı şey, kalkamıyorum kolay kolay. Sanki kemiklerimden çıkan, görünmeyen sarmaşıklarla bağlanmışım yattığım divanın demirden ayaklarına. İstesem de kalkamıyor, buz gibi soğuyorum.Bu şehrin sabahlarına uyanmak istemiyorum."
- "Biz kadınlar böyleyizdir işte, emekli mimar falan anlamaz kadın olmak. Hep bir koca ister başında. Koca olmasa bile en azından bir kedi ya da köpek ister etrafında dolaşacak. Bir şey ister mutlaka, dayanamaz yalnızlığa."
- Dersimdin çalıştım,parmak uçlarına kadar ezberledim seni.
- Hiçbir şey demedim. İzledim onu. Hatta bir sigara yaktım. Ben susarken ve o bağırarak ağlarken, ilk kez gerçekten konuşuyormuşuz gibi geldi bana. Hoşuma gitti. Biraz benden de bulaşmış bu kıza, anladım. Bunun ortaya çıkması için başarısız bir evlilik -bunun başarılısı da mı var?- yaşaması gerekiyormuş demek
- Halının üstünde yattığım yerden öylece pencereye bakıyorum. Kar devam ediyor. Bir sinir boşalması anında sonra kendinize geldiğinizde her şey daha dingin görünür ya, öyle bir zaman. Oysa daha bu evde geçmiş bir çocukluk ve gençlik vardı hesap vermem gereken. Yokuşta tıkanan yaşlılığım ise kapıya ancak ulaşmıştı. Hepimiz burada toplanacaktık demek. Herkesi, her şeyi, hatta kendimi affetmek geliyor içimden, yapamıyorum. Yıllarca ev işlerinden yıpranmış, çirkin ellerime bakıyorum, sanki bana ait değiller. Hiç olmadılar aslında.
- Hayattan ve babalarımızdan çalınan birkaç saat bizi mutlu ediyor.
- Sahnedeyim işte. Umurumda değilsiniz hiçbiriniz diye bağırmak istiyorum. Siz ne anlarsınız sanattan! Çehov sizin neyinize. Gidin evinize demek isterdim ya da tatile çıkın. Kütlesel popolarınızı güneşe çevirerek şöyle, gerim gerim gerinerek yatın. Ya da anlıyor olabilirsiniz sanattan, tiyatrodan. Bunlar umurumda mı sanıyorsunuz? Beni anlamanızı da istemiyorum. Küskünüm işte var mı? Bu hayat bana yetmedi, verim alamadım istediğimce. Alamadım.
- Çocuklar tekinsizdir, annelerse uçurum, olur olmaz düşülür.