Halk nasılsa, onu yönetenler de öyledir. Bu yüzden de her halkın hak ettiği iktidarlara ve yöneticilere sahip olduğu eskiden beri söylenegelmektedir. ... Bizim kısmetimize bataklıklar ve taşlar çıktı, fakat biz onları işledik ve uygar bir ülke kurduk. ... Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir. ... Halkın büyük bir bölümünün eğitimsiz olması devlet eliyle yapılan bir kötülüktür. Bu durum kendi kendini talan etme, yıkıma uğratma ve aşağılamadır. İlkel halkların fakirlik ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarının nedeni sahip oldukları toprakların zenginliklerinden faydalanmamalarıdır. ... Hayatı inşa etmeyi bir ihtiyaç olarak görmek ve görev addetmek, bunu yaparken sevinç duymak çok önemlidir. ... Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fiilen ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki. Ama bu böyle mi olmalıdır? ... İnsanlar ülkelerinin geleceğine dair taşıdıkları kişisel sorumluluğun bilincine varmazlarsa, ülkelerin kalkınması ve refaha kavuşması da mümkün olmayacaktır. Her bir insan gerçek vatandaş, yaşam mimarı olmalı. ... Yeni toplumlar yeni şarkılar üretirler. Zaman geçtikçe yeni nesiller geliyor. Yeni anlayışlar, yeni hedefler ve yeni istekler oluşuyor. Ve bu yeni nesilleri eski, köhnemiş kurallarla yönetemezsiniz. ... Hayatın Mimarları Finlandiya Halkı
Diğer Grigory Petrov Sözleri ve Alıntıları
- (...) Aydın olmak demek, modaya uygun elbise, şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Halkımız sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye sizi o konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar yozlaşmışlardır.
Eğitim almış olanların tümü milli düşünceyi geliştirmeye, milli ruhu uyandırmaya, milli iradeyi güçlendirmeye mecburdular.
Köylülere, işçilere, halkın alt kesimlerine nasıl daha iyi bir konuma yükselebileceklerini öğretiniz!.
Halkımıza var olmanın değerini bilmeyi ve korumayı öğretiniz. Çorak topraklarımızda her köylünün, her işçinin daha insanca, daha sağlıklı, daha mutlu, daha akılcı bir hayat yasabileceklerini anlatınız!(...) - "Gerçekten de, kahraman büyük insandır; şimşektir. Ancak halk kitleleri de balçık yığını ya da kuru ot tınazları değildir. Onlar, şimşeği meydana getiren bulutlardır."
- (...) Aydın olmak demek, modaya uygun elbise, şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Halkımız sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye sizi o konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar yozlaşmışlardır.
Eğitim almış olanların tümü milli düşünceyi geliştirmeye, milli ruhu uyandırmaya, milli iradeyi güçlendirmeye mecburdular.
Köylülere, işçilere, halkın alt kesimlerine nasıl daha iyi bir konuma yükselebileceklerini öğretiniz!.
Halkımıza var olmanın değerini bilmeyi ve korumayı öğretiniz. Çorak topraklarımızda her köylünün, her işçinin daha insanca, daha sağlıklı, daha mutlu, daha akılcı bir hayat yasabileceklerini anlatınız!(...) - "Gerçekten de, kahraman büyük insandır; şimşektir. Ancak halk kitleleri de balçık yığını ya da kuru ot tınazları değildir. Onlar, şimşeği meydana getiren bulutlardır."
- Ülkede kültür işçisi yoktu. Halkın zekası uyuyordu. Cahillik bilgisizlik artıyordu. Kalabalıkla yoksulluk da artış gösteriyordu. Devlet yoksullaşıyordu. Ahlakça, fikirce, ekonomice iflasa sürükleniyordu. Oysa biraz okuyup yazmış olanlar, ülkenin haklı olarak kendi kalkınmasını bekleyeceği insanlar ne yapıyordu? Onlar budalaca, ama ilgi çekici uydurmaları okumaktan sarhoştular.
- ''Bu konuda Lev Tolstoy pek güzel söylemiş:
Ağır karışıkların başlıca nedenlerinde bir şuradadır ki yaşamda herkes bir işe yerleşmek istiyor, ama hiç kimse yaşamı kurmak, düzeltmek, yerleştirmek istemiyor.'' - ''Bu konuda Lev Tolstoy pek güzel söylemiş:
Ağır karışıkların başlıca nedenlerinde bir şuradadır ki yaşamda herkes bir işe yerleşmek istiyor, ama hiç kimse yaşamı kurmak, düzeltmek, yerleştirmek istemiyor.'' - İdare adamları -iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar- kendi milletlerinin birer aynasıdır. Onlar milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar kitlenin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa idare adamları da onun gibidir. İşte bundan dolayıdır ki eskiden beri, ''Her millet layık olduğu idareye ve idare adamlarına sahip olur.'' denilmiştir.
- Etrafında gördüğün yönetici konumundaki kişiler arasında halkın fakirliğinden etkilenen ve bunu dert edinen birisini görebiliyor musun? Üniversitelerde çalışan kişilerden hangisi Fin köylüsünün eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesi konusunda kafa yormak ve bu alanda bir şeyler yapmak istiyor? Ben daha vatanının çıkarları ile maaş, madalya ve diğer şeyler arasında seçim yapmak durumunda kalınca vicdan kavramını unutan sayısız insanı saymıyorum bile.
İşte bu nedenle eğitimli kesimi temsil edenler arasında vatansever kimseye rastlayamazsın. Bu insanların halk arasından çıkması lazım. Halkın geleceğinden kaygı duymayan başka bir ırkın temsilcisi vatansever olamaz. Buradan çıkaracağımız sonuç: Finlandiya zorla hiçbir şey elde edemez, onun tek kurtuluşu eğitimdir.
Ekonomik ve kültürel atılımın gerçekleşmesi için, her şeyden önce, bir ülkede tutarlı ve iyi düşünülmüş devlet politikalarının uygulamaya konulması gerekmektedir. Aksi takdirde, gayretli insanlar tarafından kişisel çabalar ve emek sonucu elde edilen başarılar, tıpkı suyun kumda kaybolması gibi, yok olup gidecektir.
Ülkelerin güçlü veya zayıf, halklarının gelişmiş veya geri kalmış olmasının altında yatan tek neden yöneticinin adil veya yetersiz olması değildir. Yönetici nasıl biri olursa olsun ? iyi veya kötü, kahraman veya zalim ? her zaman kendi halkının canından bir candır, onun bir parçası, ruhunun yansımasıdır. Halk nasılsa onu yönetenler de öyledir. Bu yüzdende her halkın hak ettiği iktidarlara ve yöneticilere sahip olduğu eskiden beri söylenegelmektedir. Ona göre halk kitleleri cansız bir balçık yığını olup, heykeltıraş eli dokunmadığı sürece öyle kalacaktır. Fakat sonunda bir sanatkar, büyük bir şahsiyet ve kahraman ? Sezar ve Napolyon, Büyk Petro, Sokrates, Hazreti Muhammed- ortaya çıkar ve bu balçık yığınını eline alarak, ona çeşitli şekiller verir. İnsanlar ve kitlelerden istediğini yaratır.
Büyük şahsiyet ? Kahraman, gerçekten de şimşektir, fakat halk kitleleri bir balçık veya ot yığını değildir. Halk içinden şimşeğin çıktığı bir buluttur. Bulut elektrik yükü ile dolduğu zaman şimşek çakar. İçerisindeki elektrik olmayan bulutsa sadece bir su buharı birikintisidir, şimşek çaktırmaz. Halk da bulut gibidir ? kimliğinde kahramanlık ve büyüklük ruhu yaşayan bir halk büyük insanlar ve Kahramanlar da yetiştirebilir. Sadece soğuk bir sisten ibaret olan halk kitlelerinin şimşek çaktırmasını ise hiçbir güç sağlayamaz. - Finlandiya'nin ozerklik yolunda essiz saygi duyulacak tarihi guzel bir uslubla anlatilmistir,kesinlikle dunya klasiklerinde okunmasi goz ardi edilmemesi gereken bir kitap