Gazeteciydi Ali Kemal. İngiliz finosuydu. Milli mücadeleye karşıydı. ?Avrupa ile başa çıkmayı hangi Asya kavmi başardı ki, biz başarabilelim? diye makaleler döşeniyordu. Bu günkü kayıtsız şartsız AB?ciler gibi, Avrupalıların illa başımızda bekçi olarak dikilmesini istiyordu. Mustafa Kemal?den nefret ediyor, milletin başına bela olarak görüyor, ?onunla tokalaşmak eşkiyaya el uzatmaktır? diyordu. Hatta ?derme çatma bir ordu, dövüşüp duruyor, zirzoplar, tam istiklal isteriz diye tutturmuşlar, ne demiş Arap, elhekmü limen galebe, galibin dediği olur, işte bu kadar? diyordu. Hızını alamıyor, Mustafa Kemal?cileri ?sevinçle? şöyle tarif ediyordu: ?Çanlarına ot tıkanıyor, moralleri pek düşük, çoğu yalınayak, teçhizatları noksan, gerçi birkaç kamyonları var ama hepsi kullanılmaz halde, motorları bozuldu mu tamir edilemiyor, benzin-yedek parça yok, taşıma için ancak mandaları var, Mustafa Kemaller faydalı hiçbir işe yaramazlar, hamdolsun sayıları azdır, hastalanmış uzuv gibi kesip atmalı. ?Berduş? diyordu Mustafa Kemal?e. ?Medeniyet dünyasını aleyhimize çevirmek için, Anadolu?da havsalaya sığmaz delilikler, cinayetler işliyor? diyordu. ?ey Müslüman kardeşlerimiz, teşkilat-ı milliyeye aldanmayınız, Bolşevik kafası taşıyan yurtsuz serserilerdir bunlar? diyordu. ?Bu millici mahluklar kadar, başları ezilmek ister yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir? bile diyordu. Eşi, ?İsviçre?ye taşındı. Oğlu, orada hukuk tahsili gördü, üniversiteyi bitirince ?memlekete döneceğim? dedi. Aile büyükleri itiraz etti, seni yaşatmazlar diye dil döktüler, nafile. Bindi trene, geldi. İngilizce, Almanca, Fransızca bilen, donanımlı bir gençti. Dışişleri başkanlığının memuriyet sınavına girdi, kazandı. İsmet İnönü, cumhurbaşkanı o zamanlar. Masasına, sınavı kazananların dosyalarını getirdiler. Birinin üzerinde ?menfi? notunu gördü. ?İşe alınması muvafık değildir? yazıyordu. Sakıncalı, yani uygun değil. Açtı dosyayı, okudu, kırmızı kalemle belirtilmişti, Ali Kemal?in oğluydu, çizdi menfinin üstünü müspet yazdı. ?Devlete kin yakışmaz, biz bu cumhuriyeti kanla kurduk ama, insanla büyüteceğiz, dedi. ( Ali Kemal?in oğlu Zeki Kuneralp, Paris, Bern, Londra, Madrid büyükelçimiz oldu, Dışişleri Bakanlığı müşteşarımız oldu. Ali Kemal ABD fıştıklamasıyla Doğu?daki şehirlerimizi altın karşılığında Ermenilere satmamızı öneriyordu, kadere bakın ki oğlu Madrid?de Asala?nın saldırırsına uğradı, makam otomobiline ateş açıldı.)
Diğer Yılmaz Özdil Sözleri ve Alıntıları
- Tank taşıyabilen kargo uçakları, İncirlik'e inip kalkmaya başlamıştı. Amerikan basını, Ankara'yla Washington'ın el sıkıştığını, 40 bin Amerikan askeri ile 350 uçağın Türkiye'ye konuşlanacağını yazıyordu.
- Seferberlik falan beklenirken, tam tersi yapıldı.
18 ay askerlik, 15 aya indi.
90 bin kişi erken terhis oldu, AKP'ye duacı oldu. - Tayyip Erdoğan, Siirt'te okul açılışı yaptı.
Karatahtanın başına geçti.
Milli Eğitim'in yeni sloganını yazdı:
Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir...
Küçük bir pürüz vardı.
Başharfleri dizince "ODUN" çıkıyordu! - Başbakanımız, Güney Kore'de Hyundai fabrikasını gezdi.
Hyundai CEO'su "Gelmişken, size otomobil hediye etmek isteriz." deyince "Limuzin olsun." dedi. - Mersin limanı satıldı.
İskenderun limanı satıldı.
Amerikalılar, Garanti Bankası'na ortak oldu.
Hülya Avşar'la Kaya Çilingiroğlu boşandı sayın seyirciler...
Bundan önemli mevzu yoktu. - Telsim, İngiliz Vodafone'a satıldı.
Uzanların radyoları, Kanadalılara satıldı.
Yarımca limanı, Araplara satıldı. - Hangi adımlar, hangi sırayla atıldı?
Hangi sansasyon, hangi basit olayın artçısıydı?
Hangi sebep, hangi sonucun işaret fişeğiydi?
Hangi niyet, hangi amacın maskesiydi?
Bir bakışta görebilmeniz için hazırladım. - Başbakanların oğlanları köşeyi dönerken, memleket şamar oğlanına dönmüştü... Kosova Barış Gücü'nde görevli Türk yüzbaşı, Alman askerleri tarafından coplarla dövüldü. Almanların komutanı "pardon" dedi, bizimkiler "rica ederiz" dedi, sineye çekildi.
- AB'ye gireceğiz ayaklarıyla, AB'ye uyum adı altında, beş dakkada beşiktaş yasaları çıkmaya başlamıştı. TBMM pazar günleri bile geceyarılarına kadar çalışıyor, milletvekilleri uyukluyor, eller otomatik olarak inip kalkıyordu. Muhabirler vekillerin burnuna mikrofon uzatıyor, "Hangi yasaya oy verdiniz?" diye soruyor, cevap alamıyordu. Çaktırmadan yasa taslaklarının satır aralarına sokuşturulanlar, anca Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra fark ediliyor, "Vayyy şu yasayı çıkarmışız" deniyordu!
- Bir aydır en çok konuşulan mevzu, nihayete erdi.
Başbakan'ın küçük oğlu Bilal evlendi.
Nikâhı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna kıydı. Niye Kadir Abi kıymadı derseniz... Kadir Topbaş o sırada Beyoğlu Belediye Başkanı'ydı. Gerçi, nikâh başvurusu Beyoğlu Belediyesi'ne yapılmıştı ama nikâhı kıymaya rütbesi yetmemişti.
Gelin henüz 17 yaşındaydı. Reşit değildi. Anne babası, evlenme izni verilmesi için dava açtı. Sulh hukuk mahkemesi sakınca olmadığına karar verdi.
Felsefi bi düğün oldu. Çünkü düğünün yapıldığı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda, aynı gün Dünya Felsefe Kongresi vardı. Sabah saatlerinde aynı salonda Dünya Felsefe Kongresi'ne katılan ve açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Sezer, akşamki düğüne katılmadı. CHP lideri Baykal ve Genelkurmay Başkanı da katılmadı. Erbakan davet bile edilmedi. Miting gibiydi, dokuz bin kişi vardı.
Bilal'in nikâh şahidi, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'ydi. Öbür şahitler, Arnavutluk Başbakanı Fatos Nano, Bülent Arınç, Abdullah Gül ve AKP Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'tı. Silvio salona girerken jest yapıldı, Klasik Türk müziği yayını kesildi, Pavarotti'den arya çalındı. Silvio "Meraviglioso" dedi, harika yani... Geline evlilik cüzdanını Silvio verdi, elini öptü; damada saat, geline kolye, Başbakan'a kristal vazo, Emine Hanım'a bilezik hediye ettiğini açıkladı.
Kapıda protesto eylemi vardı.
"Çıkarsa tezkere, Bilal gitsin askere" sloganı atıldı.
Biber gazı sıkıldı. Dört bin polis görevliydi.
Salonda sadece TRT ve Anadolu Ajansı'nın çekim yapmasına izin verildi. Öbürlerine servis edildi. Medya takip merkezinin 19 televizyon kanalındaki ölçümlerine göre, düğün için toplam 27 saat 56 dakika yayın yapıldı. Salon 7 bin dolara kiralanmıştı.
Davetlilere, tanesi 3,5 milyon liraya mal olan gümüş kutucuklar hediye edildi. İçinde çikolata vardı.
Guinness Rekorlar Kitabı, el sıkma rekoru kırılacağı beklentisiyle ekip gönderdi. Tayyip Erdoğan'ın tokalaştığı kişileri tek tek saydı. 4 bin 815'te bitti. Hayal kırıklığına uğrandı. Davetli sayısında Türkiye rekoru kırılmış, ancak tokalaşmada dünya rekoru kırılamamıştı. Dünya tokalaşma rekoru, ABD New Mexico Valisi'ne aitti, 8 saatte 13 bin 392 kişinin elini sıkmıştı.
İngiliz Times gazetesi "Türbanlı Diana" başlığını attı. Gelinin annesi "Kızımı Başbakan'ın oğluna değil, Harvardlı'ya verdim" dedi. Genç çift, balayını Beylerbeyi'ndeki Bosphorus Palace'ta geçirdi. Boğaz'a sıfır otel, ünlü moda dergisi Vogue tarafından "dünyanın en romantik oteli" seçilmişti. KESK Genel Başkanı "Memura zam olarak, Başbakan'ın oğlunun damatlık elbisesi kadar para istiyoruz, hepsi o" dedi.