Düşüncelerine saygı gösterdiğim büyüklerimin birinden bile bunun kötü bir şey olduğunu duymadım. Tam tersine saygı duyduğum insanlar bunun iyi bir şey olduğunu söylüyordu. Mücadelemin ve acılarımın bunu yaptıktan sonra geçeceğini teselli bulacağını duyuyordum; duymakla yetinmiyor, okuyordum da; büyüklerinden bunun sağlık açısından iyi olacağını duyuyordum; arkadaşlarımdan da bunun bir tür görev delikanlılık olduğunu duyuyordum. Dolayısıyla iyilik dışında görünen bir şey yoktu ortalıkta. Hastalık tehlikesi mi? O da öngörülüp önlemi alınmıştı. Hepimizin vasisi olan hükümetimiz bu konuya özen gösteriyor, genelevlerin kurallara uygun çalışmasını gözetiyor ve lise öğrencileri için fuhuş ortamını, cinsel ahlaksızlık ortamını sağlıyor. Maaşlı doktorlar da bu ahlaksızlığı izliyor. Öyle olması gerekiyor zaten. Doktorlar fuhşun sağlığa yararlı olduğunu iddia ediyor, kurallara uygun ve düzgün fuhuş ortamını kuruyorlar. Oğullarının sağlığına bu anlamda özen gösteren anneler tanıyorum. Bilim de onları genelevlere yolluyor. - Bilim neden yollasın ki? -dedim. - Doktor dediğiniz kim? Bilime kendini adayanlar. Sağlığa yararlı olduğunu ileri sürerek gençleri kim cinsel ahlaksızlığa sürüklüyor? Onlar. Sonra da büyük bir ciddiyetle frengi hastalığını tedavi ediyorlar. - İyi de frengiyi neden tedavi etmesinler? - Frengi hastalığına harcanan çabaların yüzde biri cinsel ahlaksızlığın kökünün kazanmasına harcanmış olsaydı, frenginin çok uzun zamandır sözü bile edilmezdi de ondan. Oysa ki cinsel ahlaksızlığın kökünün kazanmasına değil, onun teşvik edilmesine, tehlikesiz bir şekilde gerçekleştirilmesine çaba harcanıyor.
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32