Dünya ilerde nasıl bir seyir izlerse izlesin seni şifaya kavuşturacak hekimi ve yardımcıyı, bir geleceği ve seni yeni atılımlara itecek gücü her zaman yalnız kendi içinde bulacaksın, senin o zavallı, kendisine hep kötü davranılmış, esnek, asla yok edilemeyecek ruhunda.
Bu ruhta ne bilgi vardır, ne bir yargı, ne bir program. Yalnızca itici güce, yalnızca geleceğe, yalnızca duyguya açıktır kapısı. Büyük ermişler ve vaizler hep onun peşinden gitmiştir, kahramanlar ve sabredenler peşinden gitmiş, büyük kumandanlar ve kâşifler, büyük büyücüler ve sanatçılar, yürüdükleri yol günlük yaşamın içinde başlayıp mutlu yücelerde son bulan bütün kişiler peşinden gitmiştir. Para babaları ise daha değişik bir yol izler ve sanatoryumlarda noktalanır yol.
Savaşları karıncalar da yapar, devletleri arılar da kurar, servet ve zenginliğe hamster da sahip olabilir. Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır, ruhunun hakkı yendi de onun zarar görmesi pahasına başarılara kavuşacak oldun mu, mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın. Çünkü mutluluk denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir, ne akıl, ne karın, ne kafa ne de para cüzdanı.
Ne var ki, bu konuda fazla düşünmen ve konuşman gerekmeden, bütün bu düşünceleri çoktan sonuna kadar düşünmüş ve dile getirmiş söz çıkagelir aklına. Pek çok zaman önce konuşulmuş bir sözdür bu; insan ağzından çıkmış, zamanüstü, hiç eskimeyen üç beş sözden biridir: Bütün dünyayı ele geçirmişsin de ruhun zarar görmüş bundan, neye yarar?
Diğer Hermann Hesse Sözleri ve Alıntıları
- "...Sık sık anne ve babam hakkında da yine böyle düşünmüşümdür. Onlar sanır ki, ben kendi çocuklarıyım ve kendileri gibiyim. Ama her ne kadar kendilerine sevgi beslemem gerekse de, gerçekte onlara yabancı, onların anlayamayacağı biriyim. Benim başlıca önemli gördüğüm şeyi, yani ruhumu fazla önemsemez, buna verdiğim önemi gençliğime sayar, yahut benim bir kaprisim gözüyle bakarlar. Öte yandan beni sever, benim uğruma hiç bir özveriden geri kalmazlar. Bir babadan çocuğuna burnu, gözleri, hatta zekası kalıtım yoluyla geçebilir, ama ruhu asla. Her insan yeni bir ruh taşır kendisinde."
- İlk kez tadıyordum ölümü ve ölümün tadı acıydı, çünkü doğmaktı ölüm, korkunç yenilikler karşısında duyulan dehşet ve ürküntüydü.
- Sızlanıp yakınacaksın da eline ne geçecek? Her şeyin hayırlı bir yol izleyip olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin başka türlü olamayacağını gerçekten göremiyor musun?
- O zamanlar kendini harcamış, yaşam denilen şeye tümüyle gözlerini kapamıştı. Yaşam da buna uymuş, kendisine hiçbir istek yöneltmemişti. Bunun sonucu olarak toplumdan soyutlanmış, işi haylazlığa vurmuş, yaşamın dışında sadece bir seyirci konumunda bulunmuştu.
- İşime geldiği gibi yaşadım hep, elimin altında bol bol özgürlük ve güzellik vardı, ama ben hep yalnız kaldım.
- Bir babadan çocuğuna burnu, gözleri, hatta zekası kalıtım yoluyla geçebilir, ama ruhu asla. Her insan yeni bir ruh taşır kendisinde.
- Bilmediği şey değildi, biri kalkıp mutluluğuyla ya da erdemliliğiyle böbürlenip büyüklendi mi, bunun arkasında bir bit yeniği olurdu hep.
- Cumartesi akşamını yaptık. Bütün bir hafta canını dişine takıp çalıştıktan sonra, bu akşamın insana ne hoş geldiğini bilemezsin sen.
- Yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara, özverilere hazırdın. Ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar, radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.
- "Senin ruhun bütün dünyadır,"