Din söz konusu olduğunda insanları genel olarak, inanan ve inanmayanlar olarak ayırırız. Dikkat edelim ki bu ayırım çok sathî ve epey basitçedir. Bunun içinde en kalabalık olan, üçüncü topluluk eksiktir. O topluluk kendini inanan sayan ve öyle ifade eden fakat hakikatte öyle olmayan kimseler topluluğudur. Onlar az ya da çok Allah'a ibadet eden, bayramları kutlayan, dinin belli bazı adet ve sembolleri yerine getiren, fakat onlar korkudan savaş alanından hemen kaçan, ticarette son derece soğukkanlı olarak aldatan, vicdan azabı duymadan başkasının sırtından geçinen, içki içen ve eğlenen, bin sene yaşayacakmış gibi hayatlarını, mallarını ve makamlarını korkuyla koruyan veya kendilerin den güçlü olanlara esirmişçesine yalakalık yapan kimselerdir v.s. Bu tip insanların belirgin özellikleri korkudur. Hayat için korku, mal için korku, makam ve mevki için korku. Bir güç sahibi veya hükümetin desteğini kazanmak için çabadır onların yaptıkları. Bütün bu korkular arasında bir tek korku eksiktir: Allah korkusu. Bu ruhla ve böylesine belirsiz ve ikiyüzlü atmosferde kendi nesillerini büyütürler.
Ancak bu üçüncü kitlenin varlığını dikkate aldığımız zaman, dünyada birçok şeyi daha kolay anlamaya başlarız ve neler olduğu ile neden öyle olduğunu anlama imkânına kavuşuruz. Bugünkü İslam dünyası, içinde gerçek dinin az, fakat sözel, şeklîdinin çok olduğu tipik örneğidir. Hiçbir yerde dine adanmıştık yok -fakat aynı zamanda ve sadece prensip olarak- din kayıtsız olarak öne çıkarılır ancak aynı dinin somut taleplerinin pratikte bu kadar az yerine getirildiği görülmemiştir. İşte bu paradoks, şekil ve içeriğin bu karşıtlık durumu, İslam ülkelerinin çoğundaki vaziyeti açıklayabilir. Belki bu, iradesiz ve hareketsiz bir durum olmayan, artık uyuşukluktan uzak ancak hakikî yönü ve neticesi olmayan kendine has bir yerde sayma ve zaaf durumudur.
Diğer Aliya İzzetbegoviç Sözleri ve Alıntıları
- Muhammed (s.a.v) güzeldi, fakat manken değildi. İyi idi fakat, enayi değildi. Cesurdu fakat, acımasız değildi. Akıllı idi, fakat filozof değildi. Basiretli fakat, hayalperest değildi. Israrcı idi, fakat inatçı değildi. Bilge fakat, ukala değildi. Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- Muhammed (s.a.v)güzeldi,fakat manken değildi.İyi idi fakat,enayi değildi.Cesurdu fakat,acımasız değildi.Akıllı idi ,fakat filozof değildi.Basiretli fakat,hayalperest değildi.Israrcı idi,fakat inatçı değildi.Bilge fakat,ukala değildi.Bütün bunlar onun şahsında hakiki ölçüde bulundurularak ve bu üstün insanlıkta Muhammed'in (s.a.v) çevreyi fetheden gücünün sırrı bulunmaktaydı.
- sarhoşlar arsında ayık bir adamın bulunması komik bir durumdur çünkü sarhoşlar topluluğunda sarhoşlar çoğunluktadır ve normalliğin ölçüsünü onlar koyar. böyle bir toplulukta ayık bir adam anormal görülecektir.
- Arap harflerinin kaldırılmasıyla Türkiye için, yazıda korunan geçmişin bütün nimeti kaybolmuş oldu. Birçok diğer "paralel" reformlarla beraber, yeni Türk nesli kendini manevi dayanaktan yoksun ve adeta bir çeşit manevi boşluk (vakum) içinde buldu. Türkiye kendi "hafızasını", geçmişini kaybetti. Bu durum kime gerekli idi?
- "Saraybosna'da şehrin eski kısmında toplam 200 m. bir mesafe içinde Gazi Hüsrev Paşa Camii, eski Ortodoks Klisesi , Katolik Katedrali ve Yahudi Sinagogu bulunmaktadır. Bu kültürümüzdür, bu biziz."-Aliya İZZETBEGOVİÇ, Tuzla 1994-
- "ilim adamları sadece kendi devirlerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler"
- İnsan, yaptığı değil, herşeyden önce istediği, meylettiği şeydir.
- Hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.
- Şu paradoks nasıl izah edilebilir: Kazılar sırasında karşılıklı bir münasebet içinde bulunan veya muayyen bir gayeye uygun bir şekilde düzenlenmiş iki taşa rastlandığında, bunların çok eski bir zamanda yaşamış insanların bir eseri olduğu kanaatine varırız. Fakat bu taşların yanında bir insan kafatası bulunursa -ki taştan yapılan bir aletten namütenahî daha mükemmeldir- o zaman kafatasının şuur sahibi bir varlığın eseri olduğu tasavvuruna yanaşmak bile istemeyiz. O kadar mükemmel bir şekilde yapılan kafatası veya iskelet, aklın yahut şuurun tavassutu olmadan kendiliğinden veya tesadüfen oluşmuş (!) Allah'ı inkâr etmekte insan ne kadar inatçıdır, değil mi?
- "Psikolojik bakımdan bilhassa ilginçtir ki, durumları ne kadar iyi olursa, insanlar o kadar çok sıkıntılı olurlar" diyor, bir Amerikan psikologu.