Dilara Dilemma da bana en çok resimden, ressamlardan bahsediyordu. Büyük sanat eserlerinin tadma varmamızın önündeki en zorlu engelin, alışkanlıklarımızı ve önyargılarımızı değiştirmek konusundaki isteksizliğimiz olduğunu söylüyordu. 1800'lü yılların ikinci yarısına kadar yapılan resimlerde koşan atların, dört ayakları da havada, yay gibi gerildiği görülürmüş. Theodore Gericault'un Epsom At Yarışları adlı tablosu, bunun ünlü örneklerinden biriymiş. 19. yüzyılın sonlarına doğru, atların koşarkenki her hareketinin anbean fotoğrafı çekilmeye başlandığında, hiçbir zaman dört ayaklarının da birden havada olmadığı anlaşılmış. Ressamlar, atların uçtuğu resimler yapmayı bırakmışlar ve bu da resim severleri ve eleştirmenleri huzursuz etmiş... Resim sanatı renklere ve biçimlere dair basmakalıp hükümlerimizi tahrik ederek bizi kendi içimizde cereyan eden bir maceraya sürüklermiş. Kalp resmi ile insan kalbi hiç de birbirine benzemiyormuş. Yıldızların da köşeleri filan yokmuş. Diyelim bir kadının resmi, cazibesini o kadma borçlu olmama- lıymış. Aksi takdirde sanatın salt taklitten ibaret, yavan ve hattâ soysuz bir şey olmasından kaçınılamazmış. Kadının biçimi ve özü ile kadının resminin biçim ve özü ayrı düzlemlere ait olgularmış. Dilara Dilemma'nın söylediğine göre, Picasso İspanya'nın güneyinde bir evi beğenmiş ve evin bir resmini yapıp sahibine vermiş; karşılığında da evi almış!.. Türk resminin atası Şeker Ahmet Paşa, Colona Körfezinde karaya oturmuş bir gemiyi kurtarmış!.. 26 yaşında resim yapmaya başlayıp 36 yaşında da intihar eden Van Gogh, bu süre zarfında 800'den fazla resim yapmış... Yaşlı Pieter Bruegel, yaptığı her resme eşlik edecek bir şiir yazarmış... Matisse'in Bateau [Gemi] adlı tablosu, 1961'de New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde, bir yanlışlık sonucu iki ay boyunca başaşağı olarak asılı kalmış; 12 bin ziyaretçinin hiçbiri bu tersliği farketmemiş... Antonio Bin, bir 'Mona Lisa makinasıymış! 300'den fazla Mona Lisa taklidi yapmış ve bunlar hiç de ucuza gitmiyormuş... Ben de resim bilgimi ortaya döküyorum: İspanya'da Salvador Dali hayranı bir seri katil, kadınları kesip biçerek Dali'nin resimlerindeki şekillere sokuyordu!.. Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi adlı resmindeki kaplumbağa'nın adının 'Tosbağdadî' olduğunu öne sürüyorum: Hayvancağız Bağdat'tan getirilmiş olmalı... Toy bir kıvançla Kalıbımı basarım, diyorum John Wismont Jr. adlı ressamı tanımıyorsun? Neşeli bir kuşkuyla soruyor: Kimmiş? Dünyanın en 'sulu' ressamı. 50 bine yakın suluboya resim yapmış!.. Abartıyorum: Sürrealizm, resim sanatının mayasında var: Filler daima olduklarından küçük, pireler ise büyük çiziliyor! / syf. 98-99
Diğer Murat Menteş Sözleri ve Alıntıları
- Mezar taşlarındaki ölüm tarihleri,ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir.
- Aşk, paradoksal olarak romantik bir eşitsizlikle ilerliyordu. İki kişinin birbirini aynı yoğunlukta sevmesi imkansız. Dolayısıyla aşkta acılar ve sevinçler hakkaniyetli paylaşılmaz. Aşk adil değildi. Demokratiklik ve özgürlükçülüğün kıyısından bile geçmiyordu. Dahası istikrar ve kalıcılıktan da nasipsizdi. Sana en şiddetli tokatı patlatacak eli okşamaktan ibaretti!
- '' Hayat nasıl gidiyor? ''
''Yaşayan birine sor. '' - Yağmurdan sonra mezarlık, ölüler parfüm sıkmış gibi kokuyor.
- Bendeniz, son tahlilde, hayvanseverlikte karar kılmış bir insan sarrafıyım.
- "Yaşamak ölülerin de hakkı."
- Hayatın hazırlık aşaması ömür boyu sürer. Tam yaşamaya başlayacağın sırada sahadan şutlanırsın.
- Kendime "siz" diye hitap ederim. Saygınlığın ilk kuralı budur. Kendinizle aranıza mesafe koymazsanız, başkalarından bunu bekleyemezsiniz.
- Ne yazık ki aşk hayalin çocuğu, hayal kırıklığının annesidir.
- "İbo" diye çağrılmaktan hiç hoşlanmazdım, bu kesin fakat işte adımın akçe ile sigortalanmış olması da canımı sıkıyordu.