Dergâhın bahçesinde güllerin yanında Mevlâna - AlıntıSöz

Dergâhın bahçesinde güllerin yanında Mevlâna ile hasbıhâl ediyorduk. Mevlâna'yı ziyarete felsefecilerden bir grup geldi. Soruları olduğunu bildirdiler. Mevlâna onlara beni göstererek:

Benim sorularımı cevaplayana sorun, diye bana havale etti. Bunun üzerine, gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler.

Sorun, dedim. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı. Sormaya başladı:

Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım.

Öbür sorunu da sor.

Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azap eder mi? dedi.

Peki, öbürünü de sor.

Ahirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa onu yapsınlar, karışmayın, dedi.

Bunlar mı sorularnız? şimdi benim peşimden gelin size cevap vereyim. Kalktık, dergâhın bahçe duvarı için kerpiç yapan müritlerin yanına vardık. Yerden kurumuş bir kerpiç aldım ve soruları soran felsefecinin başına vurdum. Yanındakilerle felsefecilerle apar topar Konya kadısına gittiler. Mevlâna şimdi ne olacak der gibi bakıyordu. Onun aklından geçenleri okudum:

Meraklanma bekle gör, sorularının cevabını öyle alacaklar ki dergâhına tövbeye hidayete gelecekler. Şimdi mahkeme görevlisi bizi kadıya çağırana kadar namaz kılalım. Aradan yarım saat geçmişti, haber geldi, birlikte kadının huzuruna vardık. Kadının huzurunda bizim şaşkın filozoflar hazır ol vaziyetinde bekliyorlar, kerpici yiyen kafası sarılı olarak olup biteni bir de bizim yanımızda kadıya anlatmaya başladı:

Ben soru sordum, o başıma kerpiç vurdu, dedi.

Bende cevap verdim. Kadı bu işin açıklamasını istedi.

Bana Allah'ı gösterde inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başının ağrıdığını göstersin de görelim. Filozof şaşırarak:

Ağrıyor ama gösteremem, dedi.

İşte Allah da vardır, fakat görünmez. Yine bana , şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum.Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Yine bana; bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz , dedi. Benim canım onun kafasına kerpiç vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan ahiret hayatında niçin hak aranmasın, dedim. Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahcup olup , söz söyleyemez hâle düştü. Herkesin huzurunda ellerine sarılarak:

Bunca yıldır senin gibisini görmedim , başka Müslüman âlimlere aynı soruıları sordum saatlerce lâf ürettiler. İkna olmamıştım.Sen dininin adamısın. Bize İslam'ı sevdir.

Diğer Sinan Yağmur Sözleri ve Alıntıları