?Bütünü de yazarın kurguladığı bu hikayeler ve yarattığı kurmaca kişiler, gerçek olmadıkları da bilinmesine karşın, niçin okurun derin üzüntüler duymasına neden olur? Nasıl olur da sözcüklerle yaratılmış dünyalar okuru bu denli etkileyebilir?? (S. 19)
Diğer Semih Gümüş Sözleri ve Alıntıları
- Belirsizlik uzun yıllar boyunca taşındı, ama öylesine belirgin bir tortu bırakmıştı ki, ondan hiçbir zaman uzaklaşılamadı. (sayfa 55)
- Türk edebiyatını geleneksel ana damarında ilk çatlağı yaratıp ayrı bir varoluş yolu çizmiş, en büyük değişimi başlatmış, ilk büyük yenilikçiydi Nazım Hikmet. (sayfa 64)
- 'Tutunamayanlar' bir geleneğin sonucu olmadığı gibi, bir geleneğin tetikleyicileri arasında da ilk değildi. (sayfa 85)
- Belirsizlik uzun yıllar boyunca taşındı, ama öylesine belirgin bir tortu bırakmıştı ki, ondan hiçbir zaman uzaklaşılamadı. (sayfa 55)
- Türk edebiyatını geleneksel ana damarında ilk çatlağı yaratıp ayrı bir varoluş yolu çizmiş, en büyük değişimi başlatmış, ilk büyük yenilikçiydi Nazım Hikmet. (sayfa 64)
- 'Tutunamayanlar' bir geleneğin sonucu olmadığı gibi, bir geleneğin tetikleyicileri arasında da ilk değildi. (sayfa 85)
- ?Sözgelimi, su seti üzerindeki kırık bir şişenin boynundan küçük parıltılı bir yıldız noktası çakıp söndü ve bir köpeğin ya da kurdun yuvarlak, kara gölgesi belirip koşmaya başladı, diye yazarsan, mehtaplı bir gecenin tüm etkisini iletmiş olursun. Su seti, kırık bir şişe, pırıltılı bir yıldız, kara gölge: hikayenin geçtiği yeri ve zamanı mehtaplı bir geceydi gibi, düz ve dolaysız bir dille betimlemek yerine, yazınsal dilin dolaylı ve kendi ilk anlamlarından başka bir durumu belirten, metin içindeki kişilerden de ayrı göstergeler? Yazınsal dille işlevsel dilin ayrıldığı çizgi buradan geçer.?
- ?Edebiyat dış dünyanın gerçekliğinden çıkarken insanın iç dünyasını, bireylik sorunlarını kurgulayarak yaratmaktadır yeni dünyaları.? (S. 48)
- ?Yazmaya başlayınca usta bilinenlere, Yazdıklarım nasıl olmuş diye sorulur ya, işte bunun yerine o yolun üstünde karşımıza çıkan kitaplar, usta bildiklerimizden çok daha önemlidir. Başkasının düşüncesi, başkasınındır sonunda; oysa kitaplarla aramızda hiç kimse olmaz. Kendimiz okur, bilgi ve görgümüze göre değerlendirir, alacaklarımızı alarak bizi etkileyecek bir başka kitapla karşılaşmak için yola devam ederiz.? (S. 39)
- ?Otuz yıldır değişmeyen duygum: Kağıt üstüne kalemle yazdığım düşündüğümden, daktiloyla yazdığım kalemle yazdığımdan, bilgisayarla yazdığım daktiloyla yazdığımdan, beyaz kağıda aldığım çıktıdaki ekranda görünenden, dergide basılı olan kağıttakinden, kitaptaki dergidekinden daha güzel, pırıltılı, anlamlı, daha tam gelir bana.? (S. 82)