Böyle yapayalnız, tabiatla başbaşa kalara düşünmek, duymak, yalnızşık... Fakat Selim yalnız olmadığını seziyordu. ona bir seslenen vardı. Ama nerden, nasıl? Bunları anlamak için etrafına bakınmaya lüzum görmüyordu. Hiçbir şeye aldırış etmemek alışkanlığını kazanmıştı. Gece iyice bastırırken rüzgarın en ahenkli çınladığı yerde, tahta bir kanepeye ilişti. Serin rüzgar, şefkatli bir ana gibi onu sarıyor, alnındaki harareti alıyor, yüzünü okşayarak herkesin anlayamayacağı bir dille teselliler sunuyordu. Pusat bu avutmalarla oyalanırken uzaklardan mı, rüzgardan mı geldiği belli olmayan seslenmeleri dinliyor, dinledikçe mest oluyordu:
Göğsünde vurup parçalanan kalbi, nihayet.
Bir saçları kan, gözleri keskin dişi çeldi.
Artık bitecek ruhunu sarsan bu şeamet.
Zira saçı kan sevgilinin ismi eceldi.
Selim ölüme susamış bir gönüllü gibi bu sesten haz duyarken birdenbire Ayşe'yi hatırlayarak dalgınlıpından uyandı ve kendisini bu kadar tatlı ve ilahi bir sesi duymaktan alıkoyan zevcesine karşı içibde derin bir iğbirar hissetti. Fakat iğbirarını çabuk unuttu. Ses o kadar yaından geliyordu ki başını çevirse sahibini göreceği muhakkaktı. Böyle olmakla beraber garip bir duyguyla başını çeviriyor, sesi dinliyordu. Bu ses esrarlı, ruha işleyici bir kadın sesiydi.
İçtib de ecel zehrini sen kendi elinle
Hala bu gönül hangi uzak gölgeyi bekler?
Bak, haykırıyor Boştur ümitler diye dinle,
Zulmette keder besleyen gamlı köpekler.
Selim ürperiyor, korkuya vebzer bir şey duyuyordu. Ömründe korku nedir bilmemiş olan Selim Pusat şimdi karanlıktaki meçhul, esrarlı kadından mı korkacaktı? Asla! Yüreğindeki duygu korku değil, zevkten ürperişe benzeyen garip bir şeydi. Kendisini ebedi karanlığa çağıran bu kadın sesini o, bir yerde daha duymuştu. Fakat şimdi nerde duyduğunu hatırlamak için zihnini yoramıyordu. Çünkü kendisini sesin güzel ahengine kaptırmıştı:
Bir dinle adem ülkesinin ruhunu: Yer yer
Davet ediyor bak seni binlercfe kucaklar...
Bir sır gibi, sevda gibi sessiz gezinenler
Bir gün seni otlarda uzanmış bulacaklar.
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."