Bizi ne koruyor ? Sanırım dindar fanatikler iman diyeceklerdir. Akademisyenler ise, bilgi. Bir hekim de beceri ve eğitim der. Bir polis memuru yarı-otomatik bir dokuz milimetrelik bir silah, politikacı da yasalar diyecektir. Ama gerçekten de, bizi koruyan nedir ?
Diğer John Katzenbach Sözleri ve Alıntıları
- "Bazen ağlıyorlar. Sanırım çaresizliğe ne kadar yakın yaşadığımı gördükleri için. Ama bu onların bakış açısı. Çünkü esasen, benim rahatım oldukça yerinde. Delilik, insana ilginç bir bakış açısı veriyor. İnsan, hayatta başına gelen birtakım şeyleri daha rahat kabulleniyor."
- "Bana deli değil de eksantrik insan gözüyle bakılıyor. Yıllar içinde, eksantrikliğin insana yeterince güven sağlayan bir konum olduğunu öğrendim."
- "Şeytan'ın varlığının burada kendisini gösterdiğinden şüphe yok," dedi. "Çok yakınlarda. Dünyada olan bitenleri bir düşünün. Nereye baksanız kötü haberler geliyor. Bu başka kimin işidir?"
- Sesinde hafif bir öfkeyle "Hayır," dedi. "Hayır. Beyzboldan, basketboldan, yerel liselerin takımlarından falan bahsetmek istemiyorum. Hatta bence Sırık gerçekten önemli bir noktaya parmak bastı. Bu kapılar dışındaki her şey feci. Nefret, cinayet, ölüm.. Bunlar nereden geliyor? Kim yapıyor? İyi insan kaldı mı? Belki bunlar, Sırık'ın inandığının aksine, Şeytan dünyaya geldiği için değildir. Belki sebebi hepimizin daha kötü insanlar olmasıdır. Belki artık buraya gelmesine bile gerek kalmamıştır, yapacaklarını onun namına biz yapıyoruzdur."
- "Kalbimin karardığını hissediyordum. Varlığımın her zerresi bana kalkıp kaçmam, o odadan çıkmam gerektiğini, görüp duyduğum her şeyin feciliğini, sahip olmaya hakkım ve gerekçem olmayan, toplamak istemediğim bilgiler olduğunu haykırıyordu. Ama donmuş gibi kalakalmıştım, hareket edemiyordum. Kapıdan giren ve her biri korkunç bir şey yapmış olan adamlardan korktuğum kadar, kendimden de korkuyordum o anlarda. Onlar gibi değildim. Ama yine de, onlardandım."
- "Deliyseniz, elinizden hiçbir şey gelmez. Fakat aynı zamanda her şey gelir. Bu iki uç arasında sıkışıp kalmak, cehennem azabıdır."
- "İçimde aynı gazap, aynı arzu, aynı kötülük vardı. Ben sadece onları gizlemiş, arka plana itmiş, içimde bulabildiğim her delice düşünceyle örterek, orada gömülü kalıp asla gün yüzüne çıkmayacağını ummuştum."
- "Melek bizim fiziksel olarak nerede olduğumuzu biliyordu. Ama daha derinlerde, yüreğimizin nerede çarptığını da biliyordu. Veya belki benimkini bilmiyordu, çünkü kalbim karmakarışıktı."
- "Deli ve sıradışı bir kadın ama bazıları gibi bundan şikayet etmiyor. Gerçekte kim olduğunu merak ediyorum. Sizce onun için endişelenen birileri var mıdır, doktor?"
- Virgil kafasını salladı. "Hayır, hayır, hayır. Anlamıyorsun. Senin duyduğun öfke ve hüsran, ki bunlar nefretin küçük unsurlarıdır. İstismar ve şiddet hikâyeleri dinliyorsun ki bunlar da bu sahnede daha büyük oyunculardır ama yine de yardımcılardır sadece. Ama en sık duyduğun ise huzursuzluk. Sıkıcı, eski ve sıradan bir huzursuzluk. Ve bunun, tıpkı tek bir kara bulutun gök gürültülü bir fırtınayla alakası olmadığı gibi, katıksız bir nefretle de pek alakası yok. O bulutun patlamadan önce başka bulutlarla birleşip hızlı bir şekilde büyümesi lazım."