...bir baykuşun serenatlarını da dinledim. Yakından duyduğunuzda doğadaki en melankolik ses olduğunu düşünebilirsiniz, sanki doğa ölmekte olan bir insanın inlemelerini kalıplaştırıp bu sese korosunda daimi bir yer vermek istemiş gibi, arkasında hiç ümit bırakmayan zavallı bir ölümlü, insan hıçkırıklarıyla bir hayvan gibi inleyerek karanlık vadiye giriyor. Taklit etmek istediğimde gl harfleriyle başlar buluyorum kendimi. Bütün sağlıklı ve cesur düşünceleri körelmiş, yapış yapış küflenme safhasına gelmiş bir aklı çok iyi ifade ediyor. Bana gulyabanileri, zeka geriliği olanları ve bağıran akıl hastalarını hatırlatıyor. Şimdi ormanın derinliklerinden bir kuş cevap veriyor, aradaki mesafenin hoş bir melodiye dönüştürdüğü bir ötüş...
Diğer Henry David Thoreau Sözleri ve Alıntıları
- Bilgisini durmaksızın kullanmak zorunda olan birisinin -gelişmesi için gerekli olan- cehaletinin ayrımına varması mümkünmüdür?
- Filozof olmak demek ince düşüncelere sahip olmak demek değildir, bir ekol kurmak anlamına da gelmez. Filozof olmak demek aklı, aklın emrettiği üzere yaşayacak kadar sevmek demektir. Akıl sade bir yaşamı; özgür, cömert, güvenle yaşamayı emreder. Bu yaşamın sorunlarını sadece teoride değil, pratikte de çözmek demektir. (sf 27)
- İnsan o kadar sade giyinmeli ki karanlıkta elleriyle vücuduna dokunabilsin. Her anlamda öylesine derli toplu ve hazırlıklı yaşamalı ki düşman kasabayı işgal ederse yaşlı bir bilge gibi hiçbir endişe duymadan şehir kapısından elleri bomboş çıkıp gidebilsin.
- Hiçbir malı olmayan biri, Devlet'e vermesi gereken dokuz şilini vermeyi bir defa reddederse, bildiğim hiçbir yasada yer almayan, sadece kendisini yargılayanların yetkileriyle belirlenen bir süre içinde hapishaneye atılır; ama Devlet'ten doksan defa dokuz şilin çalsa, kısa zamanda hapishaneden salıverilir.
- Bir kişi Türkiye'de de zengin olabilir, her açıdan Türk hükümetinin hükmü altına girip ona itaat ederse tabii...
- Çocukken ilgiyle kayalara baktığını ya da bir mağaraya yaklaştığını kim hatırlamaz? Bu ilgi ilkel atalarımızdan bize geçen parçanın duyduğu doğal bir özlemdir. Mağaradan palmiye yapraklı, kabuklu ve dallı, keten kumaşlı, ot ve samanlı, tahta ve kiremitli, kagir ve tuğlalı çatılara ilerlemişiz. Sonunda, artık açık havada yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyoruz ve yaşamlarımız düşündüğümüzden çok daha fazla evcildir.
- Belki göksel varlıklarla aramızda engel olmaksızın dışarıda daha çok gündüz ve gece geçirsek daha iyi olurdu. Şair bir çatının altından konuşmasaydı, ermişler barınaklarda bu kadar uzun süre kalmasaydı daha iyi olurdu. Ne kuşlar mağarada şakır ne de güvercin kuşhanede masumiyetini korur.
- İnsanların yücelttiği ve başarılı kabul ettiği hayat tarzı ancak bir çeşittir. Neden diğer bütün hayat tarzlarını bir kenara bırakıp herhangi bir çeşidini abartıyoruz?
- Akıllı insanların değerli bir şeyi mutlaka yaşayarak öğrendiklerini hiç sanmıyorum. Yaşlıların gençlere verebilecekleri değerli bir öğütleri gerçekten yoktur.
- İnsanların çoğu, nispeten bağımsız yaşanan bu ülkede bile, yalnızca cehalet ve yanılgıları yüzünden, hayatın ilgi gösterilecek sahte alanları ve aşırı ağır işleriyle o denli meşguller ki, daha güzel meyvelerini toplayamıyorlar.