Bilge Tonyukuk orduya döndü. Ormanda uğuldıyan gür sesiyle şöyle haykırdı:
- Türk çerisi! Bugün Gök Türk devletini yeniden kuruyoruz. Kutluk Şad kağanımız olup İlteriş
Kağan adını almıştır. Eskiden olduğu gibi yine Ötüken'e varacak, atalarımızın buyruğunda olan
bütün boylara baş eğdirecek, Çin'den haraç alacağız. Biz İlteriş Kağan'ın buyruğunda
savaştıkça azlık budun çoğalacak, yoksul budun bay olacak, Gök Türkler'in adı sanı yeryüzünü
kaplıyacaktır.
Kılıçlar havaya kalkmıştı. Yedi yüz kişi, devletin kuruluşu şerefine gürlüyorlardı. Davullar çalınıyor,
kımızlar içiliyor, bir ozan deyiş söylüyordu:
Çekildi mi kılıçlar
Türk'ün gönlü hoşlanır
Kağanlığı kurmağa
Yeni baştan başlanır.
Gözler ayda, güneşte;
İlteriş Kağan başta.
Yazlar geçer savaşta.
Ötüken'de kışlanır
İçelim kımızları...
Yosma Gök Türk kızları
Mestederken bizleri
Yavuzlar yavaşlanır.
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."