Benim küçük dünyamda yetişkinler ağlamazdı. Ağladıklarında onları sakinleştirecek bir anneleri yoktu...
Diğer Neil Gaiman Sözleri ve Alıntıları
- Şarkılar kalıcıdır. Şarkılar süreklidir. Bir şarkı doğru söylendiğinde, imparatorları maskara eder, hanedanları devirir. Şarkıların anlattıkları olaylar ve insanlar, toprağa, düşe ve yokluğa karıştıktan çok sonra bile yaşamaya devam ederler. Şarkıların gücü budur.
- Şişko Charlie çocukken Bayan Dunwiddy'yi ekvator Afrika'sında, iki ayağı üzerine daha yeni doğrulmuş insansı yaratıklara, kalın camlı gözlüklerinin üzerinden ayıplayarak bakarken tahayyül ederdi. Evrim sürecini henüz tamamlamış, tedirgin bir Homo habilis'e "Ön bahçemden uzak dur, yoksa kulağına kemeri yersin," derdi kadın.
- Şişko Charlie birkaç tanrı adı hatırlamaya çalıştı. "Zeus?" diye sordu. Bayan Higgler, çaydanlığın suyun kaynamasını zapt etmeye çalışması gibi bir ses çıkardı. Şişko Charlie, Zeus'un yanlış cevap olduğuna kanaat getirdi. "Eros?" Kadın, patlama gibi başlayıp kıkırdamayla biten bir ses daha çıkardı. "Babanın, tüylü bir alt bezi dışında çırılçıplak, elinde kocaman bir yay ve ok tutan halini gözümün önüne getirdim de..." Biraz daha kıkırdadı. Sonra biraz kahve içti. "Tanrıyken," dedi, "o zamanlar ona Anansi derlerdi."
- Öyküler örümcekler gibidir, uzun bacakları vardır ve öyküler aynı zamanda örümcek ağı gibidir; insan onlara yakalanır ama sabah çiğinde bir yaprağın altında, zarifçe birbirlerine nasıl bağlandıklarını görmek de çok güzeldir.
- "Ben dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü, en kuvvetli, en muhteşem adamıyım," demiş Anansi zift adama. "Aslan'dan daha yırtıcı, Çita'dan daha hızlı, Fil'den daha güçlü, Kaplan'dan daha korkuncum."
- Örümcek, şimdiye kadar, tanrıların farklı olduğuna inanmıştı hep: Tanrıların vicdanları olmazdı, vicdana ihtiyaçları da yoktu. Bir tanrının üzerinde yaşadığı dünyayla ilişkisi, oynadığı bilgisayar oyununun tüm yapısını ve oyunu kandırabilecek tüm hileleri bilen bir oyuncunun, o oyunla kurduğu bağ kadar duygusal olabilirdi en fazla.
- Örümcek, şimdiye kadar, tanrıların farklı olduğuna inanmıştı hep: Tanrıların vicdanları olmazdı, vicdana ihtiyaçları da yoktu. Bir tanrının üzerinde yaşadığı dünyayla ilişkisi, oynadığı bilgisayar oyununun tüm yapısını ve oyunu kandırabilecek tüm hileleri bilen bir oyuncunun, o oyunla kurduğu bağ kadar duygusal olabilirdi en fazla.
- "Hayatın anlamı, avının ağzında bıraktığı tat, dişlerinin arasında öğüttüğün et, düşmanının kalanını da leş yiyiciler bitirsin diye güneş altında bıraktığın cesedidir. Hayat budur. Ben Kaplan'ım ve Anansi'den çok daha güçlü, çok daha büyük, çok daha tehlikeli, kuvvetli, acımasız ve bilgiliyim..."
- Eski öykülerde, Anansi de, tıpkı sizin benim gibi kendi evinde yaşar. Tabii açgözlüdür, şehvet düşkünüdür, hilecidir ve yalan söyler. Ama iyi kalplidir, şanslıdır ve hatta bazen, dürüsttür de. Bazen iyidir, bazen de kötü. Ama hiçbir zaman şeytansı bir kötücüllüğü yoktur.
- Çoğu zaman Anansi'den yana olursunuz, çünkü bütün öyküler Anansi'ye aittir. Öyküleri ona Mawu vermiştir. Çok eskilerde, dünyanın şafak vaktinde, Mawu, öyküleri Kaplan'dan alıp Anansi'ye vermiştir ve o gün bugündür öyküleri ince ince Anansi örer.