Bastırılmış olandan söz ettiÄŸimizde, onu hep bir vaatle birlikte düşünüyoruz. Geri döndüğünde yalnızca kendi adına, kendi dışlanmışlığı, kendi mahrumiyeti adına deÄŸil, baÅŸkaları adına da konuÅŸacaktır, diye umuyoruz. Ama burada bir çeliÅŸki de var: Çünkü geri dönen, hiçbir zaman bastırılmış olanın kendisi deÄŸildir. Geri dönerken aslında taşıdığı vaadi de tüketmiÅŸtir; bize bu kez çıplak bir öfke, bir arsızlık, bir açlık olarak görüÂnür. Bugün kim Ä°brahim Tatlıses'in bir mahrumiyetin, bir dışÂlanmışlığın sesi olduÄŸunu iddia edebilir? Ya da arabeskin dışÂlanmış taÅŸranın müziÄŸi olduÄŸunu? Ya da 80'lerde yaÅŸanan cinsellik patlamasının, bastırılmış bir arzunun nihayet kendi adıÂna konuÅŸması olduÄŸunu? Evet, geri dönen bir ÅŸeyler var, ama bunlar çoktan baÅŸka bir ÅŸeye dönüşmüş. Çünkü onlara, baskı ortadan kalkmadığı halde geri dönme imkânını veren tek bir ÅŸey var: Piyasa. Piyasanın baskısını ise geçmiÅŸ bütün baskılardan ayırt eden bir yön var. Ne kadar kaba ve ikiyüzlü olabilirse olsun, Kemalizmin taÅŸraya uyguladığı baskı her zaman bir vaadi, modernleÅŸme, medenileÅŸme vaatlerini içinde taşıyordu. Bu, yalnızca Kemalizm gibi nispeten cılız sayılabilecek bir baskı aygıtı için deÄŸil, bütün geleneksel baskı aygıtları için de geçerli. Erkeklerin kadınlar üzerindeki baskısı, bir aÅŸk vaadinin dışında tasavvur edilebilir mi?
Diğer Nurdan Gürbilek Sözleri ve Alıntıları
- Geçip giden zaman genellikle erkek, geçmişte kadındır Tanpınar'da. Erkek unutkan; kadın biriken, biriktiren, "velüt" ve "yekpare" zaman.
- 1. Okumak denen deneyimin bir yönü metni sahiplenmeye, onu kendi imgelerimize çe-virmeye itiyorsa bizi, bir başka yönü de metnin kurduğu mesafeyi kabul etmeyi gerektir. (s.11)
- 4. Yüzümüzü geçmişe dönmek, onun yüzünün bize dönmesi anlamına gelmeyebilir. (s.13)
- 5. Sanatı, " maziyi açacak bir anahtar" olarak gördü; gerçekleştirdiği ise, geçmiş kaybını, sanatı besleyen bir kaynağa dönüştürmekti. (s.13)
- 7. Şu soruyu sormuştu Tanpınar: "Neden geçmiş bizi bir kuyu gibi çekiyor?" Nerede ol-duğunu hatırlayamadığım bir yerde Nietzsche söylemişti sanırım: " İnsan bir kuyuya bakarsa, kuyu da ona bakar." Suyu çekilmiş, kurumuş bir kuyu olmalı Nietzsche'ninki. Tanpınar'ın kuyusunun dibinde ise hep bir su birikintisi vardır; tıpkı bir ayna gibi, ba-kana kendi yüzünü yansıtır. (s.15)
- 8. "Dinleyici hikâyeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasına o kadar yer eder." (s.16)
- Sanatçılar insan ruhunun doktorlarıdır. Delirtmek de iyileştirmek de onların elindedir .
- Büyürken hepimiz için birer dayanaktır sevdiğimiz yazarlar. Ebeveynlerimizden kaçıp sığındığımız, kendimiz seçtiğimiz için daha çok önemsediğimiz gerçek ebeveynlerimiz.
- Kişiye ayna tutan şeydir bakış; onu bütünleyen, tam olduğunu hissettiren şey.
- Yazarlar konuşamayanlar için de konuştuklarına inanmak ister.