Babasını küçük yaşta kaybeden Adil annesi ile fakir bir hayat sürüyordu. Yaşadıkları bu hayat annesini çaresiz bir hastalığa sürüklerdi. Adil bu duruma çok üzüldü. Annesini hastaneye götürebilmek için ağır koşullarda çalışmaya başladı. Ama bu da yeterli değildi. Çünkü annesinin iyileşmesi için gereken ilaç ancak Almanya'dan gelebiliyordu. Adil çalıştığı paranın Almanya'dan ilaç getirtmeye yetmeyeceğini görünce kendisini satılığa çıkardı.Peki, Adil'i kim satın aldı? Annesi oğlunun satılmasına razı oldu mu? Adil annesinden ayrılmak zorunda kalacak mı? Almanya'dan gelen ilaç Adil'in annesini iyileştirecek mi? Sevdiklerini hasta yataklarında çaresizce izledikten sonra doktor olmaya karar veren Adil'in yaşadıkları bu kitapta.
Diğer Yavuz Bahadıroğlu Sözleri ve Alıntıları
- Her kalabalığın içinde yalnızlar var...
Her anonim sevgiyle kuşatılmış meşhurlar arasında, bireysel sevgiyi arayan sevgisizler olduğu gibi... - Eğer yüreğinizin içinde hasret, beyninizin kıvrımları arasında "Ne olacağım?" kuşkusu varsa ve ne yüreğinizi, ne beyninizi çözecek birileri bir türlü karşınıza çıkmamışsa, sonsuz yalnızsınızdır...
Eğer yanınızdaki duygularınıza değil, işlevinize kilitlenmişse yalnızlığınız sonsuzluğa bürünüp hayat boyu nemlendirir gözlerinizi... - İnsan yalnızlığını yenmek için başarıya kilitlenir. Hazin ki başarılı olduğu ölçüde de yalnızlaşır...
- Eğer yüreğinizin içinde hasret, beyninizin kıvrımları arasında "Ne olacağım?" kuşkusu varsa ve ne yüreğinizi, ne beyninizi çözecek birileri bir türlü karşınıza çıkmamışsa, sonsuz yalnızsınızdır...
Eğer yanınızdaki duygularınıza değil, işlevinize kilitlenmişse yalnızlığınız sonsuzluğa bürünüp hayat boyu nemlendirir gözlerinizi... - İnsan yalnızlığını yenmek için başarıya kilitlenir. Hazin ki başarılı olduğu ölçüde de yalnızlaşır...
- Mark Twain der ki: "hepimiz dünya denen devasa bir çöplükte yaşıyoruz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor."
- Bu kişver-i Rum bir ser-i püşide-i arus-i pur namustur ki, iki damad hutbesine tab götürmez. (Osmanlı Devleti öylesine namuslu bir gelindir ki, iki damat istemez)...
- Hürrem Sultan'ın Harem'e alınmadan önceki adı; Aleksandra Lisowska'dır. Güler yüzlü olduğu için "Hürrem" adı verilmiştir.
- Eski tarihçilerimizden Peçevi'nin "Güneş farz-ı muhal erkek olsaydı, Harem'e doğmasına izin verilmezdi" şeklindeki sözleri meşhurdur.
- İmkansıza aşık olan deha, her eserinde "imkansız"ı denemiş ve gerçek hayatta yapamadığını yapıp "zıtların estetik uyumunu" yakalamıştır. "Ve minel aşk!" Unutmayın: Sanat, "sonsuz"un ve "aşk"ın adıdır....