Aşk, iki ayrı parçayı bir araya getirinceye kadarki aktif unsur olduğundan dolayı bunun iki fert arasındaki, iki insan arasındaki çalışmasına baktığımızda, -iki insanın, birbirine âşık olan, birbirini seven insanın, birbirine doğru olan çekim kuvvetinin adı olursa eğer aşk- bu durumda aşkın vazifesi vuslata kadar, yani o iki ayrı parçayı birbirine kavuşturuncaya kadar şiddetini sürdürecektir. Ancak vuslat gerçekleştikten sonra, o ayrılık artık beraberliğe dönüştükten sonra aşk kendi içinde bir dönüşüme uğrayarak sufilerin diliyle bir marifete, bilgiye yerini teslim eder.
Diğer Sadık Yalsızuçanlar Sözleri ve Alıntıları
- Susmanın bir yerde kaçınılmaz olduğunu okumuş, dinlemişti. Ama okuyarak bir şeyin kavranamayacağını henüz tam öğrenememişti.
- İnsan yağmur tanesi gibiymiş. Kimisi güle düşüyor kimsi çamura. Deli Tahsin çamura düşmüş gül çiği idi.
- Celal ve cemal bir aradadır bu alemde. Biri bir yüzü diğeri öbür yüzü. İki yüzü vardır bu alemin. İnsanların ikiyüzlü olması da mı bundandır? Bilmiyorum.
- Susmanın bir yerde kaçınılmaz olduğunu okumuş, dinlemişti. Ama okuyarak bir şeyin kavranamayacağını henüz tam öğrenememişti.
- İnsan yağmur tanesi gibiymiş. Kimisi güle düşüyor kimsi çamura. Deli Tahsin çamura düşmüş gül çiği idi.
- Celal ve cemal bir aradadır bu alemde. Biri bir yüzü diğeri öbür yüzü. İki yüzü vardır bu alemin. İnsanların ikiyüzlü olması da mı bundandır? Bilmiyorum.
- Ben sizin yalan ve hilelerinizle baÅŸ edemedim, bu bana dert oldu.
Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.
Seyit Rıza - İnsanoğlunun kulağını bükmek, nasihat vermek boştur; kıssadan hisse çıkarmak da boştur. Bu cihanda nasihat, nisan yağmuru gibi bol bol yağar, sel gibi akar. Ama nerede o sadef ki ağzını açsın da yuttuğu bu damlayı inciye tebdil etsin. Her hadise, içinde hissesi olan bir kıssadır. Ama nerede o göz ki, bu dolaşık ve sırlı yazıyı söküp heceleyebilsin.
- "Özelikle benim gibi bir benliği taşıyanlara şu dünya gaddardır, mekkardır.
Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur" - Hak ve hakikat tekel altına alınamaz. İman ve Kuran nasıl inhisar altına alınabilir?
Siz, dünyanızın yasalarını ve kurallarını tekelinizde tutabilirsiniz. Ama iman hakikatlerini ücret karşılığında ve resmi bir biçimde, dünyevi işler gibi yürütemezsiniz.