az yedim çok içtim.hala içiyorum.alkolü kendime yakıştırdım.her türlü uyuşturucadan tattım.bağımlılıktan nefret ettim.gitmemi, terk etmemi engeller diye.ne bir maddeye ne bir insana bağlandım.sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım,aşık oldum.ikisini de arkama bakmadan bırakıp gittim.geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim.dünyayı bir oyuncağa çevirdim.ayak basmadığım yer kalmadı. kalan varsa, onları da amuda kalkar geçerim!duvarlara,bedenime resimler çizdim.bir gün öyle bir gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı.benim adım hitler.kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumlarımı bıraktım..şimdiyse ağlıyorum.hepimiz için.çünkü hiçbiri işe yaramadı... hiç uykum yok. hiç uyuyamıyorum. domuz gibi içiyorum. ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. sabaha beş saat var. annemi düşünüyorum. nerededir şimdi? aynada kendime bakıyorum bazen. ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. bileklerimdeki otuz dört dikiş. medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım! ancak hayattayım. yıllar önce, okuduğum kitaplardaki, seyrettiğim filmlerdeki yalnız insanlara özenirdim hep. yalnızlara. konuşacak kimsesi olmayanlara. sonra hayat beni buralara getirdi. tabii ayaklarımın azımsanamayacak yardımıyla. ve artık o roman karakterlerinden biri oldum. o kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. aynı zamanda da korkutucu. kendime ''bu kadar yalnız kalınabilir mi?'' diye sorardım. ''sosyal hayvan insan, dayanbilir mi kimsesizliğe?'' ama artık biliyorum yalnızlığın korkulacak bir yanı olmadığını... tabii bunu ruh sağlığı yerinde ve içlerinde tek bir kişilik taşıyanlar için söylemiyorum. sözüm benim gibi içinde binlerce ruh taşıyanlara, uzakdoğu efsanelerindeki canavarlar gibi yedi kafalı tek bedenli insanlara. ben hep kalabalık oldum. şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek otobüsü kadar kalabalık. tıkış tıkış! herkesin üst üste olduğu bir otobüs kadar. dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık. kendime yeterince zarar veriyordum. ve bir de dünyanın vereceği zararları ortadan kaldırmanın imkanı olmadığına göre, yoklarmış gibi davranarak yalnızlığı seçmek en doğrusuydu... yalnızlık kurşun geçirmez. dostluk, aşk, aile geçirmez. hiçbir şey geçirmez. dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. cerahat yapar. antibiyotiğini de kendinde besler. yeter ki nerede olduğu bulunsun... ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. vücudumun neresinde? sonra kara veririm. ruhum, bedenimin bittiği yere kadar...'' dönüp bakıyordum geçmişime... sadece iki renk hatırlıyordum. kırmızı ve siyah. kendimi defalarca buldum,defalarca kaybettim.gerçek adımı hatırlamıyorum.kimliğimi bir çocuğa sattım.çirkinleşmek için ruhumu kiraladım.vücudumdaki dikiş sayısını artık biliyorum.hayatımı diktiler.oysa yırtmak için çok uğraşmıştım. kabul ediyorum,yüklerin çoğu hayaliydi.ama benim için hayal gerçekten daha fazla acıtacak kadar hissettiriyordu kendini. sanki dünyayı bacaklarının arasından çıkarmış bir kadın gibiydim. her yerini ve herşeyini biliyordum, doğurduğu bebeğini tanıyan bir anne kadar... her şeyi bildiğim için vasiyetimde tek bir cümle olacaktı: beni yüzüstü gömün.çünkü yeterince gördüm. ben dünyadan hızlı döndüm. hepsi bu
*
Diğer Hakan Günday Sözleri ve Alıntıları
- "Her şeyi düşünebilir, her şeyi hayal edebilir, ancak sadece seçtiklerini gerçekleştirebilirsin.
Düşünce şeytandan, davranış Tanrı'dandır.
Hangi düşüncenin davranışa dönüşeceğine karar verense insandır." - Aynı yüzdeki iki gözün arasında bile bakış açısı farkı vardı.
- Benimle savaşma!
Çünkü kazanırsan, kaybedersin. - Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır
Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı
Birlikte , iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz. - Hepimizin de gideceği yerler var ama zaten biz o yerlerden geliyoruz
Dolayısıyla geldiğimiz yerle gideceğimiz yer arasında sıkıştık - Her meziyetin bir eziyeti vardır.
- Hayal gerçeğe katlanmak için gereklidir.
Temel gıda, giyinme ve barınma gibi bedene yönelik harcamalar eti, hayaller ruhu doyurur. - İnsanın en zor dayanabildiği çalışma koşulu olan tekrar, sağlıklı bir aklın ani ölümüne neden olur.
- Kelimeler taş,ağızlar sapan olduğunda sakin olmak şarttı.
- Kelimeler taş ağızlar sapan olduğunda sakin olmak şarttı.